ACİLEN YETKİLİ  ARANIYOR

ACİLEN YETKİLİ ARANIYOR


Kalbimize iyi gelecek bir duayla başlamak istiyorum  sözlerime; “Allah’ım, eğer yanılırsam beni düzelt. Kaybolursam bana rehberlik et. Pes etmeye başlarsam, devam etmemi sağla. Umutsuzluğa kapılırsam, bana mucizeler yolla. Ruhumu diri tut, sırtımı sağlam tut. Yolumu kolaylaştır.” Nefes Allah’ın. Yer, Gök Allah’ın. Can Allah’ın. Çevremizde ne varsa hepsi Allah’ın. Bunu en iyi hissettiğimiz bugünlerde Rabbim, İbrahim peygamberin teslimiyetinden bizleri de nasiplendirsin. Her çağda, şartlar ne kadar ağır ve umutsuz olursa olsun, inananlar için muhakkak bir Nuh'un Gemisi vardır. Bu millet, bu necip, bu aziz, bu müstesna millet her zaman alnı öpülesi ve takdire şayandır. Hamdolsun, bu toprakların çocuğu olmayı bizlere bahşedene ki acımızda  bir mutluluğumuzda, sevincimiz  de bir kederimizde. İnsan  dara düştüğünde  anlıyor  zor gününde  yanında kim nefes alıyor, kim sarılıp  sırtını sıvazlıyor, insan zor gününde anlıyor  yanında kim oturup onunla sohbet ediyor, nasihatta bulunuyor, onunla ağlıyor onunla gülüyor.  Mutlu günün dostu çok  olur onun da çoğu  sahte olur ama acı günün  dostu  yürekten olur onun oturması güç,  tek bir cümlesi  düşüncelerine  kuvvet olur. Biz de tam bu zamanları  yaşıyoruz.  Hem de iliklerimize kadar. Bu asil ve kutsal milletin birlikteliğini kimse sorgulayamaz. Sen şucusun bucusun demeden, şu parti bu parti  ayırt  etmeden, hiç bir mezhep  düşüncesine  girmeden sonuna kadar elinden ne geliyorsa yardımını  eder. Dişiyle tırnağıyla mücadelesini eder, bu aziz vatanın  dar gününde  yanında yer alır.  Gerektiğinde canını  seve seve verir ama bu milletin boyun eğmesine, gözü  yaşlı  olmasına, acı  çekmesine  asla razı gelmez. Bizler  böyle  bir milletiz çok  şükür. Tabi ki aramızda  çürüklerimiz  yok mu? Var. Onları da ayırmak ve içimizden çıkarmak  boynumuzun borcudur. Kim bunlar peki? En zor anımızdan faydalanıp  ev fiyatlarını  kiralarını artıranlar gibi,  deprem felaketinin  yaşandığı  bölgelerde  fahiş fiyatlarla  yemek, su satanlar gibi. Elinde olan ihtiyaç  malzemelerini yoka sokanlar gibi, hainlik ve kalleşliğin  ismini yazan bu kimseler yolun sonu gelmeden  adaletimize  hesap vermelidirler. Binaları  yaparken betondan, demirden, malzemelerden  çalanlar,  bunlara göz  yumup işini  tam yapmayıp  bunlara izin verip bu vebale  ortak olanlar, kim varsa hepsi en ağır cezada  yargılanmalıdır. Bir de geç kalınmadan önlem  alınmalıdır. Allah korusun  bir daha böyle  felaketlerin gelmeyeceği ne malûm.  Bu olaylar başımıza  gelmeden önlem almak zorundayız.  Kayseri de bazı  mahalleleri çok  kötü  durumda olduğunu  söyleyenler var. Mahallenin altı su oraya fazla kat çıkılmaması  lazım diyenler var. Dönüyoruz o mahalleye bakıyoruz 10 kattan aşağı  bina yok. Hep dikey hep tehlikeli. Şimdi  halkta bir güvensizlik hakim. Halk burada, ne binayı yapan müteahhitte  güveniyor,  ne de ona onay veren yetkilisine güveniyor.  Bir yetkili de çıkıp  Kayseri hakkında  detaylı bir açıklama  yapmıyor.  Şehir sus  pus  olmuş.  Kayseri çevre  illerde olan  her depremde sallanıyor,  çevre illeri geçtik Kayseri ‘de ardı  ardınca depremler olmaya başladı.  Binalar çatladı millet korkusundan evine giremiyor.  Müracaat  ettiği makamdan  bir yetkili geliyor, elinde  çekiçle bakıp sağlam bu diyor. O sağlam dedi  diye sağlam oluyor mu bina? Bu kişinin sözüyle  bina sakinleri rahatlamış  mı  oluyor? Hangi mahallede deprem riski fazlaysa, zemin durumuna göre  acilen  önlemler alınmalı.  Şehirde  deprem olduğunda  milletin gideceği  bir nokta bulunmuyor.  Her yer binadan geçilmiyor.  Şehir  en yüksek binalarda  Türkiye’de 1. Sırada  yerini almış  durumda. Bu konular  halkın  aklını  inanılmaz  bulandırıyor. Resmî olarak açıklamalar  halkın bir nebze  içini  rahatlayacağına  inanıyoruz ama o da ne yazık ki düzenli olarak gelmiyor.

Rabbim ülkemizden  bu deprem felaketini uzak eylesin.  Bir daha böyle felaketler görmesin inşallah.

Dua ile...

Google+ WhatsApp