BAYRAM GELDİ AMAN DİKKAT

BAYRAM GELDİ AMAN DİKKAT


Abdurrahim Karakoç “Bayramlar Bayram Ola” derken içerisine bir romanı sığdırmış ve bırakmış. Kısa ve öz bu kadar güzel anlatılabilirdi bayramın değeri. Ben sadece bir bölümünden bakıp değerlendirmek istiyorum bu sözü. Kurban Bayramında gelin bayramı bayram edelim. Kurban etlerini derin donduruculara emanet etmeyelim. Kurban kesmeyenleri kesinlikle araştırıp kapısını çalıp tatlı bir dil, yakışır üslup ile ikramımızı yapalım, evimize gelenlere kurban etini tattırmaya özen gösterelim, dağıtabildiğimiz kadar kurban etini dağıtmaya çalışalım. Bu bayram da yüreğimizde, düşüncelerimizde, duygularımızda beslediğimiz iman duygusu ve niyetimiz Allah'a ulaşacaktır. Ne kurban, ne de eti... Gelin niyetimizi tam olarak Allah'a yöneltelim ve kabul olacak duyguları besleyerek bayramımızı bayram edelim.

Zamanın birinde bir köy kuraklıktan kırılıyormuş, her gün yağmur duasına çıkıyorlarmış.

Yağmur yağsın diye ilk gün koç ikinci gün tosun üçüncü gün deve kesmişler.

Yok Allah yok, bir damla düşmemiş, yine yağmur duasından dönerken biri köyün önünden geçen Bektaşi babasını görür.

Cemaate dönerek

"Ey cemaat bakın Bektaşi babası geçiyor bunlar ağzı dualı kullardır duaları kabul olur hayır duası isteyelim" der.

Cemaat koşarak Bektaşi babasının önüne gelir, cemaatten en yaşlı olan

"Ey babaerenler ne olursa senden olur dua ettik kurban kestik ama aylardan beri bir damla yağmur düşmedi bir dua etsen de yağmur yağsa" der.

Bektaşi babası "Dua işi kolay hele bir köyünüzü gezelim" der.

Bektaşi babası önde cemaat arkada başlarlar köyü gezmeye.

Evler güzel yapılardan olmuştur, derken Bektaşi babası köhne bir evin önünde durur.

"Ey cemaat bu ev kimin" der.

Cemaatten biri

"Bir dul ve iki yetimin evi" der.

"Hele vurun kapısına da görelim şunları" der

Kapı vurulur dul ve iki yetim kız dışarı çıkar.

"Merhaba bacım" der Bektaşi babası

"Merhaba babaerenler" der kadın.

Bektaşi babası bir kadına bir iki yetim kız çocuğuna bakar ve küçük kıza sorar.

Kızım söyle senin Allah'tan dileğin nedir ?

"Yağmur yağmaması" der

Neden kızım ?

"Yağmur yağınca evimizin damı akıyor ıslanıp hasta oluyoruz" der.

Büyük kıza sorar

Kızım senin yaradandan dileğin nedir?

"Yağmur yağmaması babaerenler" der.

Neden kızım ?

"Yağmur yağınca ayakkabılarımız yırtık ayaklarımız ıslanıyor ve hasta oluyoruz" der.

Bu cevaplar karşısında Bektaşi babası cemaate döner ve

"Ey erenler, siz yaradanın bir dul ve iki yetimini görmeyip ihtiyaçlarını gidermemişsiniz yaradan sizi neden duysun" da rahmeti ile sizi bereketlendirsin" diye sorar.

Hatalarını anlayan cemaat usta getirip evin her yerini onartırlar, sonrada kadın ve kızların tüm eksiklerini yerine getirirler.

Kadın ve yetim kızlar sevinçten çok mutlu olurlar.

Bu üç garibin ihtiyaçlarının giderildiğini gören Bektaşi babası köyü terk etmek için yola düşer.

Köylü bektaşinin önünü kesip "babaerenler hani bizim yağmur duası" derler.

Bektaşi babası

"Ey erenler siz o Allah'ın üç kuluna yardım ederek hayır duasını aldınız, gerisi yüce mevlaya kalmış" der ve köyden ayrılır.

Ne zaman Bektaşi köyden çıkar bir gök gürültüsü ardından yağmur yağmaya başlar. Peygamber efendimiz (s.a.v) komşusu aç yatarken tok yatan bizden değildir diye buyurmuşlardır. Bu sözün ağırlığını taşıyabiliyor muyuz? Bu sözün ağırlığını kaldıramadığımız için başımıza Allah bilir daha neler geldi ve gelecek. Rabbim birlik duygusuyla yaşayıp kardeşçe, barış ve huzur içerisinde bayramlar geçirmemizi nasip eylesin. Hayatı eline alıp bir kuş gibi narin ve ince hislerle sahiplenmek, her zaman empati kurmak zorundayız. Empati duygusuyla yaşayan herkes insan olma yolunda büyük yol sarf etmiş olur. Bu doğrultu içerisinde kıymetli okuyucularımın ve dinleyicilerim Kurban Bayramını kutlar, kesilen kurbanlarımızın kabul olmasını cenabı Allah'tan niyaz ederim.

Google+ WhatsApp