Geçmiş Olsun Türkiyem

Geçmiş Olsun Türkiyem


Dünyanın oluşumundan beri, sismik yönden aktif bulunan bölgelerde depremlerin ardışıklı olarak oluştuğu ve sonucunda milyonlarca insanın ve barınakların yok olduğu bilinmektedir.

 

Bilindiği gibi yurdumuz dünyanın en etkin deprem kuşaklarından birinin üzerinde bulunmaktadır. Geçmişte yurdumuzda bir çok yıkıcı depremler olduğu gibi, gelecekte de sık sık oluşacak depremlerle büyük can ve mal kaybına uğrayacağımız bir gerçektir.

Bu gercekçiliği görmezden gelmemiz daha çok bizlere acı yaşatacaktır. İvedilikle gereken önlemleri bilimin ışığında almalıyız. Malumunuz bunun en son öreneğini Kahramanmaraş, pazarcık merkezli 9 saat ara ile 2 defa yaşadık ve faturası çok ağır oldu. Binlerce insan o soğuk betonların enkaz yığınlarının altında kalarak öldü, kimi de mucize ile kurtuldu.

Peki ders aldıkmı dersiniz.

İşte onu zaman gösterecek.

Kahramanmaraş depreminden önceki 1999 Gölcük Depremi,17 Ağustos 1999 sabahı, yerel saatle 03.02'de meydana gelen  depremin üzerinden bugüne kadar geçen sürede pekte akıllandığımız söylenemez.

Çünkü olup biten herşey bütün çıplaklığı ile ortada...

Bizler sadece göstermelik tatbikatlarla bir şeyleri yapıyormuş gibi yaptık. Halbuki bilimin ışığında deprem bölgeleri haritası'na göre, yurdumuzun %92'sinin deprem bölgeleri içerisinde olduğu, nüfusumuzun %95'inin deprem tehlikesi altında yaşadığı ve ayrıca büyük sanayi merkezlerinin %98'i ve barajlarımızın %93'ünün deprem bölgesinde bulunduğu bilinmektedir. 

 

Peki bunun adı bile bile ladeş değil de nedir ozaman.

Bunların hepsine rağmen kimi bireysel, kimi siyasi  çıkarları doğrultusunda çarpık yapılaşma ve malzemeden çalınmış , bilimden uzak hileli bir o kadar da makyajlı binalar, işyerleri inşa ettik.

Hatta bu yapılara cennetten bir köşe dedik insanların cehennemi yaptık depreme dayanıklı vaatleri ile insanlara yüksek meblalara mutlu yuva ev değil, mezar sattılar.

İmar barışı dediler bilimden uzak çarpık sözde mevzuata uygun gerçekte imara uygun olmayan yapılara mesken verdiler. Sonuç malum binlerce ölü...

Peki sorumlu kim? 

Ben söyleyeyim sorumlusunun kim olduğunu, o yıkılan yapılara silsile hesabı imzası olan ve bununla beraber vicdanına gerçek anlamda hesap veremeyen her kes o insanların ölümünden birinci derecede sorumludur. 

 

Deprem, kişinin yaşamını can, mal ve anlam 

boyutlarında tehdit eden önemli bir stres unsuru olduğundan, tepki olarak ciddi psikolojik, 

sosyal uyum ve performans sorunları yaratmaktadır. 

Şimdilerde herkesin psikolojisi yerle yeksan deprem felaketinin sıkça gerçekleştiği ülkemizde, insanların deprem konusunda gerçek manada bilinçlendirilmesi, bedensel ve psikolojik etkilere yönelik kendi kendine ve yakınlarına yardım konusunda eğitilmesi, gerekli durumlarda 

profesyonel destek olanaklarından yararlanabilmesi, toplum sağlığı açısından, en az yapıların imarı kadar önem taşımaktadır. 

 

Bizim devletimiz büyüktür, ahde vefayı bilen bir milletiz.

Elbette ki gün birlik olma günü, bir olma günü ama samimi, içten, çıkarsız, riyasız, reklamsız. 

 

Bu vesileyle depremde hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet, yaralı kardeşlerimize acil şifalar diliyorum. Bu yarayı sarmak zor. Ama bizler çok zoru başardık milletçe bununda başaracağız inşallah. Rabbim bir daha böylesine afetleri , felaketleri bizlere yaşatmasın inşallah.

Google+ WhatsApp