"Yoksulluğun Adı Artık Normal Oldu!"


Bir ülkenin ekonomisi, vatandaşın cebinde başlar… ama bizde cebin dibi bile görünmüyor artık. Markete giren, pazara uğrayan herkes aynı cümleyi kuruyor: “Bu kadarına da pes!”

Ama pes eden kim? Halk.

Peki pes etmeyen kim? Fiyatlar.

 

Tereyağı altınla yarışıyor, peynir gramla satılıyor, domatesle soğan artık birer “lüks tüketim” nesnesine dönüşmüş. Raflar dolu, cüzdan boş. Kasada kart geçmiyor, geçse limit yetmiyor.

Ve bu düzen sanki olması gerekirmiş gibi kabulleniliyor.

 

Ekonomi yönetimi hâlâ “sabredin, düzeliyor” diyor. Ne zamandır sabrediyoruz, yıllardır... Ama kimsenin sabrı faturaları ödemiyor, çocukların beslenme çantasını doldurmuyor.

Karnı tok olanın ekonomisi elbette pembe görünür.

Ama mutfağa girince o pembe tablo, yanık yağ kokusuna karışıp kül oluyor.

 

Bir ülke düşünün...

Asgari ücretlinin ay sonunu getiremediği, emeklinin torununa harçlık veremediği, esnafın kapısına “devren satılık” tabelası astığı…

Ama hâlâ birileri çıkıp “büyüyoruz” diyor.

Evet, büyüyoruz belki… ama borçta, umutsuzlukta, sessizlikte büyüyoruz.

 

Bu sessizlik, yoksulluğun yeni adı oldu.

Artık kimse şikâyet etmiyor, çünkü herkes aynı hikâyenin içinde.

Korku var, alışkanlık var, çaresizlik var.

Ama bir şey eksik: hesap sorma cesareti.

 

Gerçek ekonomi, grafiklerde değil; annenin tencere başındaki duasında gizli.

O dua bu ülkenin son umudu.

Ama dua da bir yere kadar...

Bir gün insanlar gerçekten uyanırsa, işte o gün ekonomi değil, vicdanlar hesap verir.

Google+ WhatsApp