
Dönen Dünya, Duran İnsan
Dünya, kendi ekseni etrafında sürekli dönüyor. Her 24 saatte bir, o büyük döngüsünü tamamlıyor. Geceyi gündüze, gündüzü geceye çeviriyor.
Her şey değişiyor: mevsimler, ayın evreleri, yıldızların yörüngeleri…
Ama bazen insan duruyor.
Kalabalıkların ortasında, yolların kenarında, bir anın içinde...
Dışarıda hareket var, içeride ise bir duraksama.
Zihin gürültülü ama ruh sessiz.
Beden yürüyor ama iç dünya yerinde sayıyor.
Dünya dönüyor, ama insan bir yerde takılı kalıyor.
Bir anıya, bir söze, bir beklentiye...
O an, geçmişin gölgesinde kayboluyor.
Sanki zaman akıyor ama insanın iç zamanı durmuş gibi.
Soru aynı kalıyor: Ben kimim? Burada ne yapıyorum?
Oysa insan da bir evren.
İçinde galaksiler var, dönen düşünceler, çekim gücü olan duygular…
İnsan da dönmeli.
Ama kendi etrafında.
Bir iç dönüş, bir fark ediş, bir kendine geliş…
Çünkü sadece dünya dönüyorsa, ama insan duruyorsa:
Hayat geçiyor, ama yaşanmıyor.
Değişim oluyor, ama dönüşüm yok.
Zaman ilerliyor, ama insan aynı kalıyor.
Durmak da kıymetlidir bazen.
Ama o duruş; farkındalıkla, nefesle, teslimiyetle olursa...
Yoksa içi boş bir bekleyiş, insanı kendinden uzaklaştırır.
Dünyanın dönüşünü izlerken kendi iç dönüşünü başlatan kişi,
her an yeniden doğar.
Anın içine yerleşir.
Ve o zaman, hem dünya döner…
hem insan.