BAYRAM MI?

BAYRAM MI?


Türkiye'nin dört bir yanından yükselen benzer bir iç çekiş var bu bayrama günler kala: "Acaba torunlara bir şey alabilecek miyim?"

Emekli amcalar, teyzeler, dedeler; hayat boyu çalışıp bir kenara ayırdıkları umutlarını, şimdilerde ikramiye takvimine göre hesaplıyorlar.

Üç bin liralık emekli ikramiyesi, bir torun için bayramlık, diğer torun için harçlık, evin mutfağı için ise bir haftalık umut demek artık.

 

Mahalle bakkalının veresiye defteri kapanmamışsa şanslı sayılıyor bazı aileler. Çocukların gözleri yeni bir ayakkabıya takılıyor ama anneler gözlerini kaçırıyor artık vitrinlerden. Çünkü biliniyor ki bu bayram da eski kıyafetlere “yeniden ütü” çekilecek, ayakkabılara parlatıcı sürülecek ve gülümsemelere “sahte neşe” eklenecek.

 

Bir ülkede çocuklar bayramda yeni ayakkabı hayali kuruyorsa, dedeler ikramiyeyi pazardaki soğana göre bölüştürüyorsa ve anneler babalar "hediyelik çikolataya mı yoksa ekmeğe mi yetiyor paramız" diye düşünüyorsa, orada sadece ekonomi değil; umut da tükeniyor demektir.

 

Ekonomik zorlukların istatistiklere sıkıştığı bir dönemde, gerçek hayat çok daha sessiz ve derinden bir çığlıkla konuşuyor:

"Torunlarıma bayramlık alamadım" diyen bir dedenin sesiyle,

"Anne bu bayram bana da yeni elbise alınacak mı?" diyen bir çocuğun bakışıyla.

 

İşte o yüzden bayramlar sadece takvimde bir tarih değil, vicdanlarda bir terazidir aslında. Ve bugünlerde o terazi hayli dengesiz…

 

Kiminin bayramı saray sofrası, kimininki bayat pideyle kutlanıyor. Ama unutmayalım: Bir ülkenin gerçek refahı, torununa harçlık veremeyen dedelerin vicdanında ölçülür.

 

Yarınlara daha adil, daha eşit, daha umutlu bir bayram bırakmak umuduyla…

Google+ WhatsApp