
AİLE YILINDA AKLIMDA DELİ SORULAR
Gençlerin gözlerinde parlayan evlilik hayalleri, minik ayak sesleriyle şenlenecek yuva özlemi... Bir zamanlar umutla kurulan bu düşler, ekonomik krizin karanlık gölgesi altında giderek soluyor. Peki, bu gençlerin suçu ne? Onların hayalleri, bu acımasız ekonomik tablo karşısında ne kadar ayakta kalabilir? Gelecek korkusu, onları en temel insani arzularından vazgeçmeye mi zorlayacak?
Daha yeni üniversiteden mezun olmuş, hayata atılmaya hazırlanan gençler düşünün. İş bulma kaygısı, yükselen kiralar, geçim derdi omuzlarına ağır bir yük bindiriyor. Kendi ayaklarının üzerinde durmakta zorlanırken, evlilik gibi büyük bir sorumluluğu nasıl üstlenecekler? Bir yuva kurmak için gerekli olan maddi birikimi ne kadar sürede sağlayabilecekler? Yoksa evlilik hayalleri, "daha iyi günler gelir" umuduyla süresiz olarak ertelenecek mi?
Ya uzun süredir çalışan, evlilik planları yapan gençler? Birikimleri eriyen, alım güçleri düşen bu gençler, hayallerindeki düğünü nasıl yapacaklar? Ya o çok istedikleri evi nasıl alacaklar? Beyaz eşyadan mobilyasına, her şeyin astronomik fiyatlara ulaştığı bu dönemde, bir yuva kurmanın maliyeti onların yıllarca süren çabalarını boşa mı çıkaracak? Yoksa onlar da, hayallerinden vazgeçip, daha mütevazı, belki de hiç istemedikleri bir başlangıca mı razı olacaklar?
Peki ya çocuk sahibi olma hayalleri? Bir bebeğin masumiyetiyle taçlanacak bir aile kurma isteği, ekonomik kaygılarla nasıl bir savaş verecek? Çocuğuna iyi bir gelecek sunma endişesi taşıyan genç ebeveyn adayları, bu belirsizlik ortamında nasıl bir karar verecekler? Çocuğunun eğitim masraflarını, sağlık giderlerini, büyüme sürecindeki diğer ihtiyaçlarını karşılayabileceklerine ne kadar güveniyorlar? Bir kreş fiyatı resmen bir maaş anlamına geliyor, bunu hangi birey kaldırabilir? Yoksa çocuk sahibi olma fikri, ekonomik şartlar düzelene kadar rafa mı kaldırılacak? Bu erteleme, onların içlerinde nasıl bir burukluk yaratacak?
Bu gençlerin suçu neydi? Onlar, hayallerini kurarken böyle bir ekonomik tabloyla karşılaşacaklarını tahmin edebilirler miydi? Yoksa bu kriz, onların en doğal hakları olan mutlu bir yuva kurma hayallerini daima ertelemeye mi hazırlanıyor? Toplum olarak, bu gençlerin umutlarını yeşertmek, onlara güvenli bir gelecek sunmak için neler yapıyoruz? Yoksa onları, kendi kaderleriyle baş başa mı bırakıyoruz?
Bu soruların cevapları, sadece gençlerin değil, tüm toplumun geleceğini şekillendirecek. Eğer gençlerin hayalleri ertelenirse, umutları kırılırsa, bu durum sadece bireysel mutsuzluklara değil, toplumsal bir çöküşe de yol açabilir. Sağlıklı ve mutlu bireylerden oluşan bir toplum, ancak hayalleri olan ve bu hayallere ulaşma imkanı bulan gençlerle inşa edilebilir. Krizin gençlerin hayallerini çalmasına izin vermeyelim. Onlara umut verelim, destek olalım ve geleceğe güvenle bakmalarını sağlayalım. Aksi takdirde, krizin en büyük faturası, hayallerini yitiren bir nesil olacaktır.