
BİZDEN BİRİYDİ FERDİ TAYFUR
Ferdi Tayfur ismi, Türkiye'de milyonlarca insan için sadece bir müzisyeni değil, aynı zamanda bir yaşam biçimini, bir umudu ve en önemlisi, halkın ta kendisini ifade eder. O, sadece sesinin gücüyle değil, bizzat ruhunun derinliklerinden gelen bir samimiyetle halkın gönlünde taht kurdu. Ferdi Tayfur, ne kadar şöhret basamaklarını tırmansa da, kendisini hiçbir zaman halktan ayrı görmedi. Onun "Ferdi Baba" ya da "Ferdi Abi" diye anılmasının ardındaki sır, bu sıcakkanlı ve alçakgönüllü duruşudur. O, her zaman bir halk adamı olarak kaldı.
Ferdi Tayfur'un sanatı, bir stüdyoda değil, doğrudan sokakta, tarlada, fabrikada ve en önemlisi, hayatın kendisinde yazıldı. Şarkıları ve filmleri, köyden kente göç eden, hayata tutunmaya çalışan, imkânsız aşklarla sınanan ve yoksullukla mücadele eden sıradan insanların hikayeleriydi. Bu hikayeler, Ferdi Tayfur'un kendi hikayesiymiş gibi dile getirildi. İşte bu yüzden, "Ben de Özledim" derken milyonlarca gurbetçi, "Huzurum Kalmadı" derken aşk acısı çekenler, sanki Ferdi Tayfur onların kalbinden geçenleri dile getiriyormuş gibi hissetti. O, adeta halkın gizli duygularının sesi oldu.
Bu sevgi, onun sadece bir sanatçı olarak görülmesini engelledi. Ferdi Tayfur'un konserlerinde, dinleyiciler ona çiçek atmakla kalmadı, aynı zamanda dertlerini, sıkıntılarını anlattı. Filmlerinin afişlerinin altına "Huzurumuzu geri ver Ferdi Baba" diye notlar yazıldı. O, bir film yıldızından çok, halkın akıl danışmanı, kalbinin tercümanı ve dert ortağı haline geldi. Bu karşılıklı sevgi ve güven, onun kariyerini zirveye taşıdı. Çünkü Ferdi Tayfur, halkın duygularına bir sermaye olarak bakmadı, onlara aşık oldu ve bu aşkı sanatına yansıttı.
Ferdi Tayfur, şarkılarında hep “biz”den bahsetti. Aşk acısı çeken gençten, gurbet elde kalan babaya, umutsuzluğa kapılan işçiden, hayallerine ulaşamayan köylüye kadar herkesin duygularına tercüman oldu. Sesiyle acıları dindirdi, umutları yeşertti ve belki de en önemlisi, insanlara yalnız olmadıklarını hissettirdi. Filmlerinde canlandırdığı karakterler de bu samimiyetin bir yansımasıydı. Çoğu zaman kendi hayatından izler taşıyan bu karakterler, izleyiciye bir ayna tutuyordu. Bu sayede Ferdi Tayfur, lüks ve erişilmez bir sanatçı olmaktan çok, mahallemizden, sokağımızdan biri gibiydi.
Onun başarısının sırrı, hiçbir zaman popüler kültüre uyum sağlamaya çalışmamasıydı. Kendi özgün çizgisinden sapmadı, arabeskin ruhunu en saf haliyle dinleyicilerine sundu. Bu yüzden o, sadece bir dönemin sanatçısı değil, zamanın ötesinde bir figür olarak kabul edildi. Her ne kadar arabesk müzik eleştirilse de, o, bu müziği milyonların gönlüne işleyen bir sanat dalına dönüştürdü.
Ferdi Tayfur, popüler kültürün hızla tükettiği sanatçıların aksine, zamana meydan okuyan bir efsane haline geldi. Bunun en büyük nedeni, onun popülerlik peşinde koşmak yerine, daima halkın nabzını tutmasıydı. Onun şarkıları ve filmleri, bugün bile izleniyor, dinleniyor ve nesilden nesile aktarılıyor. Çünkü o, sanatını bir kâr aracı olarak görmedi, bir gönül işi olarak icra etti. Ferdi Tayfur, sadece bir müzisyen ya da oyuncu değil, aynı zamanda halkın aşığı, kalplerin sultanı ve bu coğrafyanın ortak vicdanı olarak her zaman hatırlanmaya devam edecek.