
GÖZ GÖZE GELMEKTEN KORKAR OLDUK
Şöyle bir durup düşünelim; en son ne zaman bir komşunuzun kapısını "Tuzum bitmiş" diye değil de, sadece "Sesini duydum, bir halini sorayım dedim" diyerek çaldınız? Ya da en son ne zaman bir merdiven boşluğunda, elinizde poşetlerle dakikalarca süren o hesapsız, kitapsız sohbetlere daldınız?
İtiraf edelim; hepimiz o devasa, şık ve çok güvenli "kutularımıza" hapsolduk. Modern hayat bize pırıl pırıl siteler, şifreli kapılar, yüksek duvarlar sundu ama galiba ruhumuzun en saf köşesini, o "biz olma" duygusunu elimizden sessizce alıp götürdü. Artık yan dairemizde kimin iç çekip ağladığını, kimin sessizce sevindiğini bilmiyoruz. Ama aynı apartmanın WhatsApp grubunda, aidat borcu ya da yanlış park edilmiş bir araç için birbirimizi kırmayı çok iyi beceriyoruz. Ne tuhaf değil mi?
Eskiden mahalle demek, güven demekti. Anahtar paspasın altına saklanır, çocuk sokağa emanet edilirdi. Bakkal amca sadece ekmek aldığımız yer değil, mahallenin dert ortağıydı. Şimdi ise süpermarketlerin soğuk rafları arasında, kimseyle göz göze gelmeden alışverişimizi yapıp, çelik kapılarımızın arkasına kendimizi kilitliyoruz. Evlerimiz büyüdü, imkanlarımız arttı ama o eski sofraların neşesi, o balkon sohbetlerinin kokusu neden gelmiyor artık?
Belki de insan en çok insana muhtaçken, biz bu ihtiyacı ekranlarla, emojilerle, sosyal medya beğenileriyle dindirmeye çalışıyoruz. Ama olmuyor. Bir ekranın soğuk ışığı, samimi bir gülümsemenin verdiği o iç ısıtan sıcaklığı tutmuyor. Biz aslında sadece komşumuzu değil, o kapı önlerinde bıraktığımız huzurumuzu da özlüyoruz.
Hadi gelin, bugün bir "eskilik" yapalım. Yarın sabah asansörde karşılaştığınız o komşunuza sadece kafanızı sallayıp geçmeyin. Gözünün içine bakın, içten bir "Günaydın" deyin. Hatta belki bir adım daha atın; akşamüstü yan dairenin zilini çalıp, "Bir halinizi hatırınızı sorayım dedim" deyin.
Emin olun, o çelik kapılar sadece dışarıdan gelecek tehlikeyi değil, içerideki o güzelim insanlığı da hapsediyor. O kilitleri açmak bizim elimizde. Çünkü hayat; biriktirdiğimiz paradan çok, biriktirdiğimiz anılarla ve verdiğimiz içten bir selamla güzelleşiyor.
Eski günlerin o güzel hatırına; gelin bugün bir gönül alalım, bir selam verelim. Çünkü dünya, sadece biz kapımızı kapattığımızda durmuyor; biz birbirimize kapımızı açtığımızda dönmeye başlıyor.
