
YÜREĞİN YAPRAK ESİNTİSİ
Sonbahar geldiğinde ağaçların dili çözülür. Yapraklar birer birer düşerken, aslında bize hayatın en yalın öğretisini fısıldarlar: Her şeyin bir zamanı vardır. Bazen tutunmak gerekir, bazen de bırakmak.
İnsan yüreği de yaprak gibidir. Bir rüzgârla ürperir, bir esintiyle titreşir. Kimi zaman sevinçten kıpırdar, kimi zaman hüzünden sararıp sessizce toprağa konar. Ve biz çoğu zaman bu esintilerin nereden estiğini bile bilmeyiz. Belki bir bakış, belki bir söz, belki de içimizde saklı duran eski bir anı…
Yaprak esintisi insana şunu hatırlatır: Yüreğin canlıdır, yaşıyor, duyuyor, hissediyor. Taş değildir, soğuk değildir. Bir küçücük rüzgârla hareketleniyorsa, bu onun hâlâ umut taşıdığını gösterir. Yüreğin kıpırdaması, insanın hâlâ hayatla bağı olduğunun en doğal kanıtıdır.
Bugün yüreğinde hangi esinti var? Hangi rüzgâr seni titretiyor? Eğer hüzün rüzgârıysa, bil ki bu da geçecek. Eğer sevinç rüzgârıysa, tadını çıkar. Ve unutma: Yaprak, düşerken bile toprağa şifa olur. Yürek de aynı şekilde; acıyla bile olsa, dönüşümünü tamamlar.
Belki de en güzeli şudur: Yüreğini bir yaprak gibi bırak hayatın rüzgârına. Ne zaman, nerede, hangi esintiyle sallanacağını kontrol etmeye çalışma. Çünkü bazen en doğru yön, sadece teslim olduğunda açığa çıkar.