
Cumhuriyet…
Bir kelime, ama içinde bir milletin onuru, mücadelesi, direnişi saklı.
Küllerinden doğan bir halkın, dünyaya karşı başkaldırısıdır o.
Bir adam çıktı: “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir,” dedi.
O cümleyle birlikte yüzyılların zinciri kırıldı, boyun eğen bir millet ayağa kalktı.
Cumhuriyet, sadece bir tarih değildir; bir karakter meselesidir.
O karakter, başı dik, alnı açık, sözü net insanların karakteridir.
O karakter, susturulmaya, sindirilmeye, biat ettirilmeye alışmamış bir halkın karakteridir.
Bugün bazıları hâlâ anlamıyor, anlamak da istemiyor.
Cumhuriyet’in ne kadar ağır bedellerle kazanıldığını unutmak işlerine geliyor.
Ama biz unutmuyoruz.
Çünkü biz, o topraklara düşen ilk kurşunun sesini, Sakarya’nın çamurunu, İzmir’in kurtuluşunu, kadınların sırtında taşınan cephaneleri biliyoruz.
Biz biliyoruz ki Cumhuriyet, masa başında yazılmadı;
kanla, terle, gözyaşıyla kazanıldı.
Cumhuriyet, kimsenin lütfu değildir!
Bir adamın, bir kadının, bir askerin, bir öğretmenin, bir çocuğun iradesidir.
Ve o iradeye dokunmaya kalkan her el, tarihin karşısında eğilmiştir, eğilecektir.
Bugün 29 Ekim.
Kimi için sadece bir bayram, kimi için tatil günü…
Ama bizim için, varoluşumuzun özüdür.
Bir milletin yeniden doğduğu gündür.
Atatürk’ün “Benim en büyük eserim” dediği Cumhuriyet’e sahip çıkmak, artık sadece bir görev değil; bir borçtur.
Bu borcu ödeyeceğiz…
Kalemimizle, sesimizle, emeğimizle, dik duruşumuzla.
Çünkü Cumhuriyet; sessiz kalmayanların, korkmayanların, geri adım atmayanların rejimidir.
Bugün o bayrak dalgalanıyorsa,
Bu topraklarda hâlâ “özgürlük” diyebiliyorsak,
O, Mustafa Kemal Atatürk ve Cumhuriyet sayesindedir.
Unutmayın:
Cumhuriyet kolay kurulmadı.
Ve biz, kolay vazgeçmeyeceğiz!
Yaşasın Cumhuriyet!
Yaşasın Atatürk’ün izinde yürüyenler!
