Ülkede Neler Oluyor?

Ülkede Neler Oluyor?


Bugün bir haber düştü önüme. İçim titredi. Şizofreni tanısı konmuş bir kadın, kaldığı hastanede başka bir kadının gözlerini oymuş. Evet, yanlış duymadınız. Gözlerini...

İçimde bir yerlere saplandı bu cümle. Düşünsene, bir başka insana "gözün gibi bakmak" deriz ya hep. En kıymetlimizdir gözlerimiz. Peki ne oluyor bu ülkede de, gözlerimiz oyuluyor artık? Hem gerçek anlamda, hem mecazda…

Gözünü oyan kadın bir hasta. Şizofren. Yani ruhsal bir savaşın içinde. Peki ya onunla aynı odaya konulan, o gözlerini kaybeden kadın? Onun günahı neydi?

Şunu soruyorum kendime: Bu ülkede akıl hastalıkları neden hâlâ sadece "kilitli kapıların ardında" tutulması gereken tehlikeler olarak görülüyor? Neden iyileştirme değil, saklama odaklı sistemlerimiz var? Ve daha da kötüsü… neden "iyileştiriyoruz" diyerek tehlikeleri birbirinin içine koyuyoruz?

Bu sadece bir akıl sağlığı meselesi değil. Bu, ihmalkârlığın, sistemsizliklerin, göz göre göre gelen faciaların hikâyesi.

Gözünü kaybeden kadının acısını düşünmeden edemem. Hayatı boyunca göreceği her şey, bir anda karanlığa gömüldü. Ve artık hiçbir gün, o kadın için "aydınlık" olmayacak.O kadını hastaneye emanet eden ailesini düşünüyorum... Devlete, sisteme güvenip "emin ellerde" diyerek içini rahatlatan insanları.

Ve sonra sustuklarımızı düşünüyorum. Gözleri oyulan bir ülke gibiyiz aslında. Görüyoruz ama görmemezlikten geliyoruz. Duyuyoruz ama sağırlaşıyoruz. Biliyoruz ama konuşmuyoruz. Oysa bir çığlık kadar yakınımızda bazen felaket. Ve yine de "bize dokunmasın yeter" dercesine sessizce izliyoruz.

Ben bugün bir haberle sarsıldım. Bir kadının gözleri oyulmuştu. Ama bana kalırsa bu ülkede her gün biraz daha gözümüz oyuluyor. İnsanlığımızdan, vicdanımızdan, sağduyumuzdan...

Google+ WhatsApp