Simge Fıstıkoğlu: Türkiye'de en iyisi benim

Simge Fıstıkoğlu: “Kelime hazinem, canlı yayın hakimiyetim, sakinliğim ve soğukkanlılığımla Türkiye'nin en iyisi benim...”

Bu haftaki röportajım sevgili arkadaşım Simge Fıstıkoğlu ile... Habertürk ve sonrasında Show TV'ye geçen Fıstıkoğlu ayrıca benim de çok sevdiğim bir arkadaşım. Hafif torpilli yani. İşin ilginci arkadaşlığımızda İstanbul'da buluştuğumuz günleri hesapladığımızda Cenevre, Bodrum ve Şanlıurfa'daki günlerin toplamından daha az olduğunu fark edip halimize güldüğümüz bir arkadaşlık bizimkisi. İstanbul Üniversitesi Sosyoloji Bölümü'nden mezun olduktan sonra başlayan medya kariyerinde 2006 yılında ekranlarla tanışan Fıstıkoğlu, Habertürk'ün spor müdürlüğü göreviyle genç yaşta yöneticilikle tanıştı. Şu anda tatilde fakat boş durmuyor. Şanlıurfa'da konuk ettiğim Simge ile geçmişini, başarılarını, gelecek planlarını, aileye ve evliliğe bakışını ve birçok şeyi daha konuştuk. Keyifli pazarlar dilerim...

- Şu andaki kariyerine ne zaman
karar verdin?

-Üniversite son sınıftayken. Önce yazı yazmayı çok sevdiğim için bir dergide başladım. Stajımın sonrasında ise televizyona geçme düşünceleri başlamıştı ve gelen spor spikerliği teklifini hemen olumlu olarak değerlendirdim.

- Sporla aran nasıl?

- 7 yaşında ata binmeye başladım ve aralıksız 10 sene bindim. Aynı zamanda okulda devamlı kurslara gittim. Üniversitede 4 yıl boyunca tae bo yaptım. Çocukluğumdan beri yüzmeyi, ata binmeyi, fitnessı çok severim. Sadece çok ağır sporları sevmiyorum. Dövüş sporlarına mesela çok hevesliyim aslında ama meslek korkusu, morarma ihtimaline karşı başlayamıyorum. 

- En çok hangi sporları izlemeyi seviyorsun? 

- Futbol tabii ki. Sonra F1'i televizyondan seyretmeyi çok seviyorum, yerinden izlemek biraz sıkıntılı. Tenisi de aynı şekilde. Evdeysem basketbol maçı varsa açık tutarım.

- Kariyerine baktığında mutlu musun, yoksa “daha iyisi olurdu” diyeceğin yerler var mı?

-Olmak istediğim yerde henüz değilim ama çok iyi olduğumu biliyorum. Türkiye'deki ikonik televizyon figürlerinden birisi olmak istiyorum. Tarzıyla, programına ve konusuna hakimiyetiyle, donanımıyla hakikaten örnek alınacak bir insan olmak isterim. 

- En çok hangi özelliklerine güveniyorsun?

- Canlı yayın performansıma çok güveniyorum. Bence Türkiye'de en iyiyim. Kelime hazinemle, canlı yayın hakimiyetimle, sakinliğimle, soğukkanlılığımla. Bir programın tüm hazırlanışına başından sonuna dahil olurum, hatta “kontrol delisi”ne çıkmıştır adım. Kurgusundan konuğun ulaştırmayla konuluşup adresinden alınmasına kadar herşeyi ben konuşurum. O anlamda umutluyum kendimden ama tabii ki daha çok yolum var.

 

- Sosyal içerikleri programına atmanın hayallerin arasında olduğunu söylüyorsun ve bunu uyguladın da geçmişte, devam mı ?

 -İnsan öyküleri beni çok cezbeder, öyle bir program çok istiyorum. Allah nasip eder inşallah. Hergün gözümüze sokulan insanların ne yaşadıklarını, ne giydiklerini, nereye gittiklerini zaten çok iyi biliyoruz, artık hepimiz ezberledik ve bence çok sıkıldık. Ama bilmediğimiz çok hakiki, başarılı, örnek alınası hikayeler ve çok değerli insanlar var. Ben onlara soru sormak ve onların anlatmasını çok isterim.

- Yayın tecrübenin ve çok insan konuk etmenin sana kazandırdığı neler var?

-Çok soru sormanın ve karşındakini gözlemlemenin, onu anlamaya çalışmanın bana kazandırdığı bir hız var. Birisiyle ilk tanıştığım anda beden dilinden, kurduğu cümlelerden, kendini nasıl göstermek istediğini ve gerçek olup olmadığını başkalarına göre çok daha hızlı anlıyorum. Tabii ki ben de yanılıyorum.

- Yayın kazaların meşhur ve bundan bir espri üretmeyi başarıyorsun. Neden?

- Kendimle dalga geçmeyi çok seviyorum. Bir başkası benle dalga geçmeden de ben kendimle dalga geçiyorum. Mesela Okan Bayülgen her canlı yayın kazamı programında kullanmıştır ve takılmayacağımı da çok iyi bilir. Onun benim gaflarımı ezmesine de en çok ben gülüyorum sanırım. Çünkü çok ciddiye almamak lazım, kendini, hayatı, bu mesleği. Sonuçta hepimiz insanız ve hata yapıyoruz. 

- Ne zamana kadar ekran önünde olmayı düşünüyorsun?

- 31 yaşındayım ve 45'e kadar fiziken ekranda olabilirim diye düşünüyorum, çünkü kendime bakıyorum. Allah izin verirse tabii ki . Sonrasında bir prodüksiyon şirketi kurmak, yöneticilik yapmak çok isterim.

- Bir süredir tatildesin, bu süreci nasıl değerlendiriyorsun? Yeni projeler var mı?

- Müziği çok sevdiğim için Doğuş Çabakçor'dan DJ'lik dersi alıyorum. Müzikle ilgili eski bir hayalim tekrar canlandı, arkadaşlardan oluşan bir grup kurmak istiyorum. Hiçbir profesyonel amaç olmadan.

- Sesin güzel mi? Bir müzik aleti çalıyor musun?

- Güzel. Kulağım iyi. Bir konser versem millet kaçmaz. Piyano'ya başlamıştım, 1 sene ders almıştım ama şu an çok uzaklaştım artık. 

- Başka neler yapıyorsun tatil döneminde?

- Düzenli spor yapıyorum. At binmeye tekrar başladım. Geziyorum. Ayda bir yurt içi ve yurt dışı gezileri yapıyorum. 2 haftada 3-4 kitap okuyabiliyorum. Bahçeşehir Üniversitesi'nde önümüzdeki dönemde spikerlik ve sunuculuk kursunda öğrencilere ders vereceğim. Hazır okula girmişken bir de yüksek lisans yapmak istiyorum.

- Program başlayınca nasıl yetişeceksin?
- Uykusuz her gece... 

ŞU ANDA EVLİLİĞİME BAKIYORUM

Evlilik konusunda temkinli konuşan ve evliliğe uzaktan baktığını söyleyen Fıstıkoğlu şunları söyledi: Ben açıkçası sadece aşık olduğum zaman çocuğum olsun istiyorum. Onun dışında biyolojik saatim çocuk demiyor. Hakikaten herşeyin hayırlısı.

- Hayalindeki eş nasıl bir adam?

- Güncellenmiş kriterlerimi söylüyorum. En önemli şey merhametli ve inançlı olması. Bunu dindarlık olarak anlamayın, iyi, dürüst ve vicdan sahibi olması lazım. Farzı yerine getiriyordur belki ama içi kötüdür. O sebeple ilk kriterim önce vicdan sahibi ve iyiliğe inanan birisi olması. Akıllı ve çalışkan olmalı, çünkü ben çalışkan bir insanım ve tembel bir insana saygı duyamam.

- Evlensen ve eşin sana “çalışmayacaksın” dese ne yaparsın?

- (Uzun uzun, düşünüyor.) Yapamam. Aşkımdan ölürüm ama yine çalışırım. Ki beni biliyorsun gerçekten ölürüm. Çünkü işime de aşığım ve işime daha uzun süredir aşığım. 

“Enteresan bir sessizlik var Urfa'da. Kalbinin sesini duyabiliyorsun. İyi geldi bana, kendimi dinledim.
Huşu var. Urfa deyince sayende yediğim acı biberler gelecek hep aklıma, bir de künefe...”

SİMGE'NİN “EN”LERİ
En sevdiği tatlı: “Baklava”
En sevdiği türkü: “Mihriban”
En sevdiği yemek: “Etli yaprak dolma”
En sevdiği hayvan: “At”
En sevdiği şehir (İstanbul hariç): “Paris”
Türkiye hariç en sevdiği ülke:  “Güney Afrika”
En sevdiği sporcu: “Micheal Jordan ve Metin Oktay”
En son izlediği film: “Scarface, tekrar tekrar izlediğim için”
En sevdiği yabancı aktris: “Cate Blanchett, Natalie Portman, Monica Bellucci”
En sevdiği yabancı aktör: “Al Pacino”
Türkiye hariç en sevdiği politikacı:
“Hiçbiri, politikacıları beğenmiyorum.” 

 

Ümit Özat'a gönderme: Çok Büyük laf etmemek lazım
Ümit Özat size, “kadınlar futboldan anlamaz” mesajı vermişti ve şimdi teknik kadrosuna Duygu Erdoğan'ı aldı. İlahi adalet mi? şeklindeki soruma Simge Fıstıkoğlu şu cevabı verdi:
- Çok iddialı çok büyük laflar etmemek lazım işte. Gün gelir böyle geri adım atmak zorunda kalırsınız. 

Google+ WhatsApp