Deniz Kenarında Bir Anı

Deniz Kenarında Bir Anı


Geçenlerde okuduğum bir yazıyı sizlere aktarmak istedim.

Ceyhun ÖZDEMİR imzalı bu makale aslında çok şeyi bize anlatıyor.

İçinde bulunduğumuz durup tıpkı bu ve benzer.

Kendimizi beğenmezken başkasına beğendirme çabası, hem yorucu hem sıkıcı..

Gelin birlikte bakalım; hayatın çoğumuz için böyle olduğu gerçeğinide unutmayalım.

 

 

İş çıkışı spontane gelişen bir durumla kendimi sahil kenarında bir restoranda buldum. Herhangi bir hazırlık yapmamışım. Kıyafetim gayet sade. Oturdum, hayran hayran denizi izliyorum ve yemeğimi yiyiyorum. O günkü yorgunluğum üzerimden gitti. Huzurla doldum. Mutluyum. Sade ve güzel bir an…

Bir yandan önümdeki masa dikkatimi çekti. Dillerinden anladığım kadarıyla yabancı olduklarını düşündüğüm bir aile. Ailenin 20 yaşlarında küçük kızı oldukça güzel giyinmiş. Belli ki ailecek sahildeki o restorana gitmeyi önemsemişler. Yemeklerini yerken ailenin küçük kızı arkasını denize dönerek kardeşinden resmini çekmesini istedi. Sonra resme baktı, beğenmedi. Tekrar resim çektirdi. Sonra yine beğenmedi, yine resim çektirdi. Veeee tabii ki yine beğenmedi. Abartısız bu durum 50 kez tekrarlandı. Anne ve baba yemeklerini bitirip telefonlarına geçti. Çocuklar ise sürekli resim çekiniyor. Hava kararınca kalkıp gittiler.  Umarım kız en sonunda çektirdiği resimden mutlu olmuştur. Tahminen önce aralarından birini seçmek için epey vakit harcayacak sonra filtre için uğraşacak ve en son paylaşıp gelen beğeniyi sayacak. Nereden baksan 1 gününü 1 resim için harcadı. 

 

İki örnek. Mekan aynı mekan. Zaman aynı zaman. Masalar arasındaki uzaklık 2 metre. Ben oraya plansız gelmişim. Basit bir kıyafet, güzel bir yemek, hoş bir sohbet ve muhteşem bir manzara. Cennet bu olmalı. Sadece bu kadar basit.

O ise gayet planlı gelmiş. Denize gelmiş ama denizi görememiş. Şık bir elbise. Ancak başkasına kendini beğendirmek için yaşadığı cehennem…

Ben orada cenneti hissettim, o ise cehennemi. Peki seçimi kim yaptı?

Google+ WhatsApp