Kimsenin Yaptığı Yanına Kalmaz

Kimsenin Yaptığı Yanına Kalmaz


Burnuma kötü kokular geliyor.

Kulağıma kirli sesler.

Sizin hakkımdaki yorumlarınız, sanmalarınız, gıybetleriniz benim gerçekte ne olduğumu değiştirmez. Baktığım yeri söyleyebilirsiniz ama ne gördüğümü asla.

Kurt kışı geçirir ama yediği ayazı unutmaz.

Biliyorum bugünlerde gelip geçecek şimdilerde tek yaptığım şey tevekkül içerisinde sabrediyorum. Malumunuz her şeyin başı sağlık, sağlık olmayınca hiç bir şeyin anlamı yok işte ben o sağlığıma kavuşmak için sevenlerimle birlikte büyük mücadele veriyorum. İnsan bu günlerde daha iyi tanıyor gerçek sevenlerini ve dostlarını… Allah’ın izni ve sevenlerimin desteği ile inşallah bunu da atlatacağım o gücü hissediyorum. Bu hayat zannedildiği kadar uzun uzadıya bir zaman dilimi değil, bu hayat sürecindeki zamanımız kirpiklerimizin birbirine değme mesafesi ve zaman aralığı kadar kısa…

Lütfen bu hayatta kimse kimseyi üzmesin, kırmasın ve kimse âhh almasın öyle ki kimsenin yaptığı yanına kâr kalmıyor.

Umarım bu hikâyeden ders çıkarırız ve hissemize düşeni birlikte alırız.

Kıssadan hisseye hikâyemiz şöyle; Abbasi halifelerinin beşincisi Harun Reşid, sarayının bahçesindeki bir gül fidanını çok beğenir. Yaprağı, kokusu, görünüşüyle dikkatini çeken gülü özel bakıma alması için bahçıvana emir verir.

Bahçıvan üzerine titremeye başlar gülün. Ne var ki, sakınan göze çöp batar derler ya. Aynen öyle olur. Bir sabah bahçıvan gelip bakar ki, gülün dalına konan bir bülbül, ne kadar yaprak varsa hepsini gagalayarak yere düşürmüş. Tek yaprak bırakmamış gülün başında... Korku içinde koşar halifeye:

- Sultanım der, üzerine titrediğimiz gülün yapraklarını bir bülbül gagalayarak yere dökmüş, tek yaprak bırakmamış gülün başında... Harun Reşid, telaş etmeden cevap verir:

- Üzülme efendi üzülme, der. Bülbülün yaptığı yanına kalmaz!.

Rahat bir nefes alan bahçıvan işine döner. Bir gün bakar ki, bir yılan yaprakları düşüren bülbülü yakalamış, yutmak üzere, otların arasında kayıp gidiyor. Heyecanla yine halifeye gelir:

- Sultanım der, bülbülü bir yılan yakalamış, yutarken gördüm.

Sultan yine telaşsız:

- Merak etme efendi der, yılanın yaptığı da yanına kalmaz!.

Bahçıvan yine işine döner... Bir ara bahçede çalışırken otların arasında yılanı görür. Hemen elindeki küreğiyle darbe üstüne darbe indirerek yılanı orada öldürür. Sevinçle geldiği halifeye durumu anlatır:

- Sultanım der, bülbülü yakalayan yılanı ben de bahçede otlar arasında yakalayıp küreğimle öldürdüm. Harun Reşid yine sakin:

- Bekle efendi bekle der, senin de yaptığın yanına kalmaz!. Nitekim çok geçmez bahçıvan hatalar yapar. Yakalayıp halifenin huzuruna çıkarırlar. Cezalandırılmasını isterler. Halife emrini verir.

-Atın bunu zindana!. Hemen yaka paça zindana doğru götürürken geriye dönen bahçıvan şunları söyler:

-Sultanım der, bülbülün yaptığı yanına kalmaz dediniz, onu yılan yuttu. Yılanın yaptığı yanına kalmaz, dediniz, onu da ben öldürdüm.

Şimdi benim yaptığım da yanıma kalmıyor, sen zindana attırıyorsun.. Herkesin yaptığı yanına kalmıyor da seninki mi yanına kalacak? Demek sana da bir yapan çıkacak... Öyle ise gel sen bana yapma ki bir başkası da sana yapmasın!..

Harun Reşid, doğru söyledin bahçıvan, diyerek:

- Bırakın bahçıvanı, çiçekleri sulamaya devam etsin!.. Derler ki:

- Sultanımız, yaptığı yanına kalır!..

- Hayır der, kimsenin yaptığı yanına kalmaz. En ağır şekliyle ahirette ödemeye tehir edilir. Ama gafil insanlar bunun farkına varamaz da, yaptığı yanına kaldı sanırlar!..

Evet, kimsenin yaptığı yanına kalmaz. Bunda hiç şüpheniz olmasın. Yanına kaldı sanılanlar daha ağırıyla ahirette ödemeye tehir edilirler. Ne var ki, gafil insanlar bunun farkına varamaz da yaptığı yanına kaldı sanırlar.

 

Yeni bir makalede buluşmak dileği ile sevgiyle kalın.

Google+ WhatsApp