İnsanın Gizli Dünyası

İnsanın Gizli Dünyası


Herkesin içinde bir oda vardır.

Kapısı dışarıdan açılmaz, penceresi yoktur, hatta çoğu zaman kendimiz bile girmeyiz o odaya. Çünkü orada saklı olan, yüzleşmekten korktuğumuz her şeydir: bastırdığımız öfke, gizlediğimiz kırılganlık, söylenmemiş sözler, tamamlanmamış duygular...

 

Ama işin ilginç yanı şu ki, bizi en çok o gizli dünya yönetir.

Bir bakıştan alınırız, bir cümleyle yıkılırız, bir sessizliğin içinde kayboluruz. Zannederiz ki karşımızdaki bizi kırdı; oysa sadece kendi odaya ait yankılarımızı duymuşuzdur.

 

İnsanın gizli dünyası, aslında ruhun laboratuvarıdır.

Orada deneyler yapılır, hayat boyunca edindiğimiz tüm izlenimler karışır, yeni anlamlar üretilir. Her deney, bizi biraz daha içsel olgunluğa götürür. Bu yüzden o alanı inkâr etmek yerine, nazikçe gözlemlemek gerekir. Çünkü gizli dünyamızı reddettikçe, o bizi gölgede yönetir.

 

Kimi zaman bu oda bir çocuk ağlaması gibidir, kimi zaman bir bilgenin sessizliğidir.

Kendimize dürüst olduğumuzda o kapı aralanır. İçeri girince önce karanlık görünür; ama birkaç nefes sonra, o karanlığın içinde bir ışığın hep var olduğunu fark ederiz. İşte o an, insan kendiyle tanışır.

 

Ve belki de yaşamın gerçek amacı, dış dünyayı değil, bu içsel odayı düzenlemektir.

Çünkü insan dışarıda ne kadar yol alırsa alsın, sonunda dönüp kendi içindeki o gizli kapıya gelir. Kapıyı açanlar bilir: orası bir sığınak değil, bir uyanıştır.

Google+ WhatsApp