ŞEHİR KIRGIN VE KIZGIN

ŞEHİR KIRGIN VE KIZGIN


Kayseri'ye baktım yüksek tepeden, yan yana dizilmiş binlerce binalar, irili ufaklı. Ne yazık ki sistemli bir yapılaşma yok, yeşil alan olmasını temenni ettiğimiz yerler yapılan yüksek binalar nedeniyle    yok denilecek kadar az, mimaride düzenlilik yok, şehir eski ahengini kaybetmiş gibi küskün, kırgın bir şekilde toparlanmayı  bekliyor. Bir ruh gerekiyor bu şehri ayağa kaldırmaya onu da söyleyecek bizde mecal yok. Çok değil  10-15 yıl öncesine kadar bağ bahçe olan yerlerde ara ki yeşil bulasın şimdi.  Şehrin ortasında bulunan mahalle bile yeşilliklerin şehri süslediği yerken, şimdi binaların birbiriyle yarıştığı, dengesiz yapılaşmanın olduğu, şehrin en gözde mahallesi haline gelebiliyor. Bu kadar binayı kim yapar, kim alır, kim oturur, bunca insan nerelerden gelir, bu iş bu şekilde nereye kadar gider, nerede son bulur bilemiyorum. Yılda binlerce binalar yapılıyor ve bu binlerce binalar kısa sürede satılıp tıklım tıklım doluyor, bu durum ise müteahhitlerin daha çok para kazanma hırsını ortaya çıkarıp binalarda ne kadar kat çıkarsak o kadar kârımız  artar durumuna geliyor. Artık güncel en kazançlı meslek bile emlak işi gibi görünüyor. Bu mesleği icra etmeyen birisi bile bu işten gelir kazanmanın  derdine düşmüş, al sat yaparak hayatını devam ettirmeye çalışıyor. Ülkemizde  Kayseri olarak en yüksek binalara izin veren belediyelere sahibiz, bir kez olsun sorabildik mi, kardeşim neden buna  karşı çıkmadınız? Bu kadar kat çıkılmasına izin verdiniz diye? Sayın  Cumhurbaşkanımız bile yüksek binaları  yapmayın, düzenli ve şehrin ahengini bozmayan binalarla donatın derken, biz neden bunu duymamazlıktan  geldik. Belediyeler hiç mi depremi düşünmezler? Hiç mi bu durum akıllarına gelip sağlam, güçlü ve az katlı binaların üzerlerine gitmezler anlam veremiyorum. Bana ne diyeceğim, diyemiyorum. Bu şehirde bende yaşıyorum nihayetinde. Şehrin bu hale gelmesinde sorumluluk payım yok ama düzeltilmesi içinde bir sorumluluk  makamında değilim. Tek yapabileceğim bunları anlatmak olurdu, şimdi de onu yapabiliyorum. Kaldı ki şehir yapılaşması bu şekilde iken irade ortaya koyabilecek makam sahiplerinin de geri dönüp şehri kurtarmasına imkan yok. Sahabiye mahallesine yapılan ve şehrin görüntüsünü bence çok olumsuz yönde etkileyen binalar yapılmadan oraya makul kat sayıları verilerek güzel bir görsel kazanılabilirdi, ama şimdi gidip de o binaları sil baştan yıkıp bir daha yapamazsın, onun için yerel yönetimler karar verirken her anlamda  daha dikkatli olmak zorundadır. Ülke yönetilirken yapılan hatalardan rücu etmek mümkündür. Yasalar değişir, kararlar geri alınır ama şehir ve mimari söz konusu olunca geri almak mümkün olmuyor. Şehre uzaktan böyle baktığımda, halledemeyeceğim, üstüme vazife olmayan meseleleri dert etmemeyi bir türlü  kendime öğretemedim. Sana ne kafanı takma, görmemezlikten gel, geç git, herkes gibi ol, milyonluk şehirde sen misin bunları dert edip yazacak, konuşacak  diyemiyorum kendime, üzüldüğüm yanıma kâr kalıyor. Bu çağ da böyle demek ki diyorsun. Bir şeyleri isteyip fakat onları halledememek, halledemeyip onları kafaya takmak, kafayı takıp kendisine dert etmek insanın sırtında büyük bir yük oluyor.

Dua ve hizmet ile...

Google+ WhatsApp