DEVLET TERBİYESİ

DEVLET TERBİYESİ


İnsan ne öğrenirse öğrensin çocukluğunda öğrenir. Sevmeyi, sevilmeyi, saygıyı, hoşgörüyü, insanlık edebiyle yetişmeyi daha çocukken düşüncelerine kazır. Eğer sen çocuğuna milli duyguları, saygıyı, sevgiyi nakış nakış dokumazsan, gün gelir arkasından sadece yazıklar olsun sözleri söylenir. Bir ilköğretim okuluna ziyaret için gittim. Kapıda bir veli oğlunu okuldan almaya gelmiş. Okul çıkışı oğlu babasının yanına koştu ve elinde kağıttan yapılan ay yıldızlı bayrağımız vardı, babasının yanına geldi ve bayrağı elinden attı. Ben bayrağı alacak mı diyerek dikkatle babasına baktım, ama almadı sadece çocuğunun çantasını almaya çalışıyordu. Görmediğini düşünmek istesem de mümkün değildi. Bu olay karşısında çok şaşırdım. Yanına gittim bayrağı aldım öpüp alnıma koydum.  Öğrenci ve babası ise hiçbir şey olmamış gibi okuldan uzaklaştılar. Bu olay beni o kadar derinden üzdü ki ne diyeceğimi, ne söyleyeceği mi bilemedim. Bir babanın evladına vereceği güzel ahlâk, vatan, millet, bayrak sevgisinden daha güzel, daha doğal nasıl bir emaneti olabilir ki? Kendi kendime hep bunu düşündüm. Bayrağının sevgisini yüreğine kabul ettiremeyen, vatan duygusunu beynine kazıyamayan bir bireyden gelecekte ne beklenebilir ki? Burada ki sitemim kesinlikle öğrenci kardeşimize değil tamamen babasına karşı. Bu olayı yaşayınca aklıma çocukluğumda yaşadığım bir  anı aklıma geldi.

5 yaşlarında bir çocuğum. Dizim de yara kabuğunun fazla olduğu, dışarıdan eve girmeyip sokak oyunlarının hakkını en iyi şekilde verdiğimiz zamanlar. Dışarıda top oynarken abim 8 yaşlarında nefes nefese kalmış gözü yaşlı bir şekilde  koşarak yanıma geldi, hadi eve gidiyoruz dedi. Abimin bu haline çok şaşırmıştım. Koşarak eve gittik abim çamurlar içerisinde kalmış çöp kenarına bırakılmış ay yıldızlı şanlı Türk bayrağımızı çıkardı ve anneme yıkamasını söyledi. Annem bayrağı yıkadı, ütüledi annem, abim, ben bayrağı alıp odamızın baş köşesine astık. Abim bana dönerek bu odaya her girdiğinde bayrağımızı öpüp alnına koyacaksın dedi. Bunu söyleyen daha 8 yaşında bir çocuktu... Ne zaman odaya girecek olsak sandalyeye çıkıp astığımız bayrağı öpüp alnımıza koyar öyle odada vakit geçirirdik.  Abimle okullarımız aynıydı, ben 1. sınıfa geçtiğimde abim 4. sınıftaydı. Birlikte okula giderdik. Okula sabah giderken istiklâl marşının okunduğunu duyduk, ben yetişmek için hızlı adımlarla giderken abim olduğu yerde durmuş hazır ol şeklinde istiklâl marşını dinliyordu. Bittikten sonra bana yine hayatımda çok önemli yer edinecek sözleri çocuk yaşlarında söylemişti. İstiklal Marşı okunduğunda olduğum yerde durup istiklal marşını dinlemem gerektiğini hatırlattı. O gün bugündür bayrağımızı nerede görsem hep öpüp başıma koyar, İstiklal Marşını nerede duysam kesinlikle saygı duruşuyla dinler öyle yoluma devam ederim. Şuan abim de, ben de evlatlarımızı aynı alışkanlıklarla yetişmelerini sağlıyoruz. Çocuklarımıza devlet terbiyesi vermek zorundayız. Onlara vatan, millet, bayrak duygusunu yüreklerine işlemek zorundayız. Ne yazık ki sosyal medya çıktı ve gençlerimizi milli duygular ve devlet terbiyesinden uzak yetiştiriyoruz. Çok şükür biz devlet terbiyesini daha çocukken kanımıza işledik. Devlet nedir, millet nedir elhamdülillah çok iyi biliriz. Bu duygularla da yavrularımızı eğitmemiz, bilgilendirmemiz gerektiğini düşünüyorum. Bu eğitimin ilk temeli aileden gelmeli devamını ise öğretmenler sürdürmelidir.

 

“Bizim Devletle bir sözleşmemiz var ; alacak hanesi boş, borç hanesinde canımız var...”

Google+ WhatsApp