AK PARTİLİLERİ SEVİNDİREN VETO

AK PARTİLİLERİ SEVİNDİREN VETO


Cumhurbaşkanı Abdullah Gül bildiğim kadarıyla görev süresi içinde, şimdiye kadar hiçbir yasayı veto etmemişti. Ak Partinin içinden gelen bir Cumhurbaşkanı olması dolayısıyla Onun bir yasayı veto etmesi de beklenmiyordu.

Mecliste bütün partilerin ittifakıyla çıkarıldığı bilinen bir yasanın veto edilmesinden çok, bu yasanın çıkması için oy kullanan veya kullanmayan milletvekillerinin bu vetoya sevinmeleri şaşırtıcı oldu. Normalde buna itirazların çıkması beklenirdi. Tek başına yasa çıkarmaya muktedir bir çoğunluğa sahip olan Ak Partinin itiraz etmesi beklenirdi. Öyle olmadığı gibi yasanın yeni bir düzenleme ile meclise gelmesi bile düşünülemez hale geldi.

Cumhurbaşkanının veto gerekçeleri haklıydı. Kimse bu veto doğru değil diyemedi. Hem yasa çıkalı çok az bir süre geçmişti. Hem yasanın ilk uygulaması gerçekleşiyordu. Henüz sonuçları görülmemişti. Hem kişiye özel yasa hazırlanması söz konusu olamazdı. Hem de şike ve teşviki kolaylaştıracak bir düzenlemenin futbolumuza bir faydası olmazdı.

Demokrasilerde katılımcılık derken çıkar gruplarının bu niyetle olduğu var sayılan girişimlerinin olması beklenmeyen bir durum değildi. Bütün spor kulüplerinin ortak girişimi olan bu yasa değişikliği, görünürde böyle bir çıkar birliğinin varlığını gösteriyordu.

Olayın derininde ise futbol dünyasının tümünü içine alan ve bir şekilde ilgili ilgisiz herkese bulaşan bir kirliliğin olduğu görülüyordu. Yasanın bir şekilde kendilerine de sıkıntı vereceğini düşünen herkes işbirliği yolunu seçmişti.

İşte işleyen demokrasilerin güzelliği burada. Yanlış yapılması halinde, düzeltecek mekanizmalar mevcut. Cumhurbaşkanlığı makamı da bunlardan biri. Ondan sonra Anayasa mahkemesi var.

Cumhurbaşkanı, milyonlarca taraftarı olan kulüplerin böyle bir yasa değişikliği talebini geri çevirerek görevinin gereğini yapmış oldu. Sistemin doğru işlemesine katkıda bulundu.

Olayın bir başka boyutu daha var. Yasa çıktığında, bu yasaya karşı çıkabilen bir medya görmedik. Kendisi aynı zamanda vekil olan Şamil Tayyar, açıkça karşı çıkarak Gül’ün yasayı veto etmesini istedi. Bu tavır hem partisince yadırganabilir, hem de seçmenleri hoş bulmayabilirlerdi. Tek başına cesaretle bunu istedi. Böylece Cumhurbaşkanından sonra tek bir adamın bile, doğru yolda, ise ne kadar önemli olduğunu gösterdi. Bir yazarın, cesaretle yazan bir yazarın bile, demokrasiye ne büyük katkılar sağladığını göstermiş oldu.

Benzer bir durumla biz 1 Mart Tezkeresinin mecliste oylanması sırasında da karşılaşmıştık. O zaman da birkaç Yazar, milletvekillerine seslenerek, liderlerinin değil de vicdanlarının sesini dinlemelerini söyleyen bir kampanya başlatmışlardı. Kamuoyu ve STK’lar da bu kampanyaya destek vermişler ve tezkere meclisten geçmemişti. Daha sonra bu çok tartışıldı. Ancak varılan sonuç tezkerenin geçmemesinin daha hayırlı olduğuydu.

Olaylara baktığımızda, yaşadıklarımızı gözümüzün önüne getirip düşündüğümüzde “bazen hayır gibi görülen şeylerde şerrin, şer gibi görülen şeylerde de hayrın” olduğunu anlarız.

Burada da öyle olduğu için Ak Partili vekiller elleriyle çıkardıkları yasa veto edildiği halde sevinmişlerdir.

 Son kamuoyu yoklamalarında en güvenilen kurum olarak işaretlenen Cumhurbaşkanlığı makamını, milletin gönlünde yücelten, Sayın Cumhurbaşkanımızın katkısını da, böylece görmüş ve anlamış olduk.

Google+ WhatsApp