KURU KURUYA KADANI ALAYIM

KURU KURUYA KADANI ALAYIM


Kapitalist sistemde güç dengelerini para tayin ediyor. Son zamanlarda gelişen Anadolu sermayesi, siyaseti ve devletteki yeni yapılanmayı da sağlayacak kadar güçlü. Yeni sermaye sınıfı, siyasetten medyaya bütün alanlarda belirleyici oluyor.

Hani meşhur sözdür ,”paranın dini imanı yoktur” denilir. Para üzerine kurulu sistemlerin nasıl devletler ve milletler üstü politikalar geliştirdiklerini “küresel sermaye” deneyimi ile açıkça gördük.

Ülkeler ve şehirler markalar üretirler. O markaların bütün amacı piyasayı ele geçirebilmektir. Kendilerini ülkeleri ve şehirleri ile sınırlamak istemezler. Uzak diyarlara yelken açarlar. Kendilerine ait olan zaten kendilerinindir. Ancak aynı duygularla rekabet oluşturan başka firmalar da onların şehirlerini ve ülkelerini Pazar olarak seçebilirler.

O zaman “yerli” malı kullanalım sloganları yükselir.”Şehrine ve markana sahip çık” kampanyaları başlar. Rekabet olağan olanın dışında başka güçleri de devreye sokar. Şehrin sivil toplum örgütleri ve medya kuruluşları ayağa kalkarlar. Kim bu alana daha fazla yatırım yaptı ise onun sesi daha gür çıkar. Seninki iyi, benimki iyi tartışması güme gider.

Afyon’la Kayseri arasındaki sucuk tartışması karşılıklı danışıklı ve reklâm amaçlı bir tartışma değilse, sonuçta kapitalist sistemin kuralları işleyecektir. Rekabet edemeyen önce küçülecek, sonra da pes edecektir.

Kayseri’deki sucuk pastırma firmaları dahil, büyük şirketlerimizin çok büyük reklâm bütçeleri var. Özellikle ulusal medya kuruluşlarında her saat akan reklâmları görüyoruz. Sistemin gereği bu firmaların anlaştıkları büyük reklâm şirketleri var. Onlar da sistemin işleyişi gereği bu reklâmları istedikleri medya kuruluşlarına vererek büyük kaynaklar aktarıyorlar. Bu kaynaklardan Kayseri Radyo, Televizyon ve Gazetelerine düşen miktar neredeyse hiç denecek kadar. Nereden biliyorum. Bir süre radyo müdürlüğü yaptım. İşim gereği bu firmalardan büyük olanları ile görüşmelerim oldu. Denilen şuydu:”Biz işimizi şirkete verdik, onlar ilgileniyorlar.”Bunun anlamı şuydu:”Size reklâm yok. Siz küçüksünüz, biz büyük oynuyoruz.”Söylenecek bir söz yoktu. Haklıydılar. Sistemin gereği buydu.

Kayseri’de gazeteler ve radyolar birkaç kişiyle varlıklarını zar zor sürdürürler, Televizyonlar holding sermayesi desteğiyle ayakta kalırlar. Bunların hiç birinin reklâm gelirleri doyurucu değildir. İstihdam yaratamazlar. Güçlü değillerdir.

Eğer şehrin markalarına sahip çıkacaksak, şiirimiz, sanatımız sucuk pastırma kokmamalı. Kültürümüze, eğitimimize, sanatımıza sermayemizin katkısı olmalı. Bu alanlarda da rekabet edecek markalarımız ve firmalarımız olmalı.

Açın yerel gazeteleri yerli firmalarımızın reklâmlarını görün. Açın radyoları reklâm kuşaklarını dinleyin tek yerli büyük firmamız var mı?

Kayseri çok önceden kapitalist sistemin şifrelerini çözmüş bir şehir. Onun için “kuru kuruya kadanı alayım” derler. Bunun anlamı “ben senin niçin kuru kuruya kadanı alayım” demektir.

Eğer milliyetçilik yapacaksak, yapalım. Ama bu kuru kuruya olmasın. Kendi markalarımızı koruyalım. Kendi gazete ve radyolarımızı da, kendi kültür ve sanat adamlarımızı da koruyalım. Koruyacağımız pastırma sucuktan ibaret kalmasın. Hem de hep birlikte yapalım.

Google+ WhatsApp