DAĞLARIN ARDINDAKI VATAN
(AVUSTURYA GEZİ NOTLARI)

DAĞLARIN ARDINDAKI VATAN (AVUSTURYA GEZİ NOTLARI)


Nişan bir Türk lokantasında yapıldı. Hallein’de çok sayıda Türk lokantası vardı. Bunlardan birisi de Niğdeli bir Türk’ün satın alıp, alt katını lokantaya çevirdiği iki katlı bir binaydı. Üstünde de ailesiyle kendisi kalıyordu. O üç ay İstanbul’da bir kebapçıda üç ay ücretsiz çalışmış, işi öğrenmişti. Yanında da bir Yunanlı çalışıyordu. Adana ve döner konusunda iddialı olduğunu söylüyordu. İskender bizimkilerce pek beğenilmemişti.

Nişana elli kişi davet edilmişti. O gün lokanta diğer müşterilere kapatıldı. Zaten ancak bu kadar kişi alabiliyordu. Daha büyük salonlar olmasına rağmen, boş bulunamamıştı. Hallein’de çok sayıda Türk vardı. Türkler genelde bu tür merasimlerini bu salonlarda yapıyorlardı. Evler uygun değildi. Düğün, nişan da hiç eksik olmuyordu. Yemekler yenildikten sonra, dua ve nişan merasimine geçildi. Bu arada internetten bağlantı sağlanmış, Ankara’daki Babaanne de merasimi izliyordu. Dua ve takıdan sonra beylere yol verildi. Geleneksel hanımlar eğlencesi geç vakte kadar devam etti. Hanımlar kaba tabirle iyice kurtlarını döktüler.

Biz uçakla Münih’e inmiştik. Dönüş de oradan olacaktı. Aslında Almanya ile Avusturya arasında bir sınır da görmedik. Zaman zaman girip çıktığımız oldu. Münih’in bir havaalanını gördük. Bir deHüseyinBeyin kaldığı köyle, yeni dünürlerinin köylerini görmüş olduk. Dönüşten bir gün önce Münih’e geldik. Hüseyin Beyin oğlunun nişan merasimine de katılacaktık. Bizim 13 günlük ziyaretimiz içinde onların da böyle hayırlı bir kararları olmuştu. Bulunmak istedik. Hüseyin Beyler İsmaning denilen bir köyde kalıyorlardı. Köy dediysem içinden Münih’e metro geçen havaalanına 20 km mesafede bir yer. Hüseyin Bey havaalanında çalışıyordu. Oradan gidiş geliş yapıyordu. Kapıda bir sürprizle karşılaştık. Bizim küçük Gizem kapıda bize gülümsüyordu. Meğer annesiyle beraber o da dayısının nişanı için gelmişti. Gizem benim yeğenim Bekir’in kızı. Lafı uzatmayalım. Dünya bu kadar küçük işte. Kısa süre önce bizi uğurlamak için gelenler de işte buradalar. Gizem bizim ailenin maskotu. Burada da aynı muameleyi görüyor. Çok sevimli.

Akşama nişana gidilecek burada da bir telaş var. Bohça hazırlanıyor. Çiçeklerin solmaması için tedbirler alınmış. Hüseyin Beyler Münih’te çok kalabalıklar. Hatta öyle ki, Kemrelik Köylülerin kendilerine ait bir dernekleri bile varmış. Önceleri kışları arabaşı sofraları bile kuruyorlarmış. Ayrıca Milli Görüş içinde de çok etkililer. Ancak Onlar da herkese haber verememişler. Dünürlerinin evlerinde nişan yapılacak. Çok kalabalık olması mümkün değil. Beş arabalık bir kafile ile yola çıktık. Gideceğimiz yer 90 km mesafede bir yermiş. Yine adını not etmediğim için maalesef yazamıyorum. Yol üzerinde Audi arabaların fabrikalarının olduğu bir yerden de geçtik. Pek büyük bir yer değildi. Yolculuk esnasında Hüseyin Beyin kardeşi ve hanımıyla sohbet imkânı da bulduk. Dünürleri Amasya Suluova’dan imişler. Kaldıkları yer bir orman köyü. Önce babaları gelmiş. Sonra da akrabalar orada bir koloni oluşturmuşlar. Babaları emekli olup memlekete dönmüş. Yaklaşık 150 Türk’ün yaşadığı bu küçük yer geride kalanların ekmek kapısı ve vatanları olmuş. Dağların ardında bir vatan. Evleri kendilerine ait. İki katlı bahçe içinde büyükçe bir ev. Bir katında kiracı oturuyormuş. Ev ormanın hemen bitişiğinde dağa yaslanmış, akşamüstü olmasına rağmen çok güzel görünüyor.

Bizi kapıda karşıladılar. Oturup tanıştık. Burada yalnızca Diyanet’in bir camisi varmış. Elazığlı Hoca da oradaydı. Akşam namazını camide kıldık. Cami dediysem bir evin alt katı. Küçük bir yer. Hoca gayretli. Cemaat az, çünkü çok az Türk yaşıyor. Ancak devlet burayı da unutmamış bir görevli göndermiş.

Nişan ve duadan sonra yemek ikram edildi. Kendimi memlekette hissettim. Yemekler çok güzeldi. Adımız Hoca da olsa çok konuşmayı beceremem.”Hayırlı ümmet” olma konusunda birkaç laf ettim. Bulundukları topluma örnek olmalarını söyledim. Bir de Almanların ne kadar kurallara bağlı yaşadıklarını söyledikten sonra bizim dinimizin de doğumdan ölüme, sabah kalkıştan uyuyuncaya kadar neyi nasıl yapmamız gerektiğini kurallara bağladığını, bizim bu kurallarla uymamız gerektiğini söyledim. Evlilik bağının da çok kuralları olduğunu eşlerin bu kurallara uymaları halinde mutlu olacaklarını söyledim.

İnsanları tanımadığım için sözü fazla uzatmadım. Sonra buradan gitmeden aldığım bir uyarının gerçekleşmeye başladığını gördüm. Oraya gelen Hocanın değişik sorularla imtihan faslıymış bu. Ben sürekli topu taca atıyordum. Sorulardan kaçmak için gazetecilik yaptığımı bile söyledim. Yine de kaçamadım. Sorulara vereceğim cevapların var olan ayrışmaları ortaya çıkaracağından korkuyordum. Gurbette bölünme daha keskin gözüküyordu. Müslümanlar arasındaki bölünmeden bahsediyorum.

Sorular kimin ülkücü, kimin milli görüşçü, kimin Ak Partili olduğunu gösteriyordu. Elazığlı Hoca beni kurtarmaya çalışıyordu. Ben de genel ve yuvarlak sözler söyleyerek işi idare etmeye çalışıyordum. Nihayet içerden işaret geldi. Artık kalkıyorduk. Derin bir nefes aldım.

Dönüş günü geldi. Hanım yine yapacağını yapmıştı. Yine valizler ağırdı. Uçağa nasıl vereceğimizin telaş ve heyecanı içindeydik. Önce aldığımız birkaç parça eşya için vergi iadesi alacaktık. Faturaları Hüseyin Beyin sayesinde sunarak vergi iademizi aldık. Alışverişi Avusturya’dan yapmıştık, vergi iadesini Almanya’da alıyorduk. Sonra Hüseyin Bey görevli kartını boynuna asarak, orada çalıştığı için, valizlerimizi ilgili görevliye götürdü. Görevli büyük valizleri tarttıktan sonra üçüncü küçük valizi de uçağa gönderdi. Rahatlamıştık. Böylece elimizde fazlaca bir şey kalmamıştı. Biz içeri geçerken Hüseyin Beyle vedalaştık. Milli Görüşün Münih’te önemli bir programı vardı. Ona yetişmesi lazımdı. Biz hanımla baş başa kaldık. Artık uçağı bekliyorduk.

Uçak İstanbul aktarmalıydı. Gelirken de öyle gelmiştik. Uçağa yerleşmekte pek zorluk çekmedik. Ancak uçak bir türlü kalkmıyordu. Hanım pencere kenarında oturuyordu. İtfaiyenin geldiğini söyledi. Sonra kanat altında bir yerlere talaş dökülerek temizlendiğini anlattı. İçerden küçük bir duyuru yapıldı. Teknik küçük bir arıza olduğu kısa süre sonra kalkılacağı söylendi. Bir süre sonra uçak içinde yolcularla hangarların önüne çekilince işin basit olmadığını düşünmeye başladık. Bir de İstanbul’daki uçağı kaçırma ihtimali vardı. Bir gün İstanbul’da kalabilirdik.

Nihayet uçak kalktı. İstanbul’daki uçağa da terin suyun içinde kalarak koşturarak zor yetiştik. Güya İstanbul’da beklerken yemek yiyecektik. Kısmet kızımın mantısınaymış. Akşam yemeğinde evimizdeydik. Torunların sevinci paha biçilmezdi. Şimdi Hanıma hak verdim.

Google+ WhatsApp