
KERVAN YÜKÜNÜ ALDI 2
Hatay, uğrayacağımız ikinci durak. Özellikle Suriye’de yaşananlardan sonra her gün dünyanın gündeminde. Yolculuğumuz Hatay’a başladığında, Ankara’dan çıkarken alınmış bir istişare kararı ile uyarılıyoruz.
“Biz akil adamlar değiliz, eğer tabiri caiz ise makul adamlarız. Bu kervanın süreçle bir bağlantısı yok. Süreçle ilgili konuşmayacağız. Kendi programımızı yapacağız. Halkla temasta elbette bu konular konuşulabilir.”
Kendimce bu kararı beğenmiyorum. Bu durumda bize ilgi gösterilmeyeceğini düşünüyorum. Gazeteci reflekslerim bizim haber olamayacağımızı söylüyor. İnsanların kafalarını meşgul eden konuya teğet geçeceğiz. Yolculuk sonunda bu kararın değerlendirilmesinin daha doğru olacağını düşündüğüm için kararı eleştirmiyorum.
Hatay denilince kervanımızda yer alan ve yolculuğumuzu gerçek bir kültür yolculuğuna dönüştüren, uzun yolları kısaltan sohbet fıkra ve türküleriyle bizleri mest eden eski Hatay milletvekili Mehmet Sılay aklımıza geliyor.
Mustafa Kemal Üniversitesinin genç rektörü Prof.Dr. Hüsnü Salih Güder’in gerçekten içeriği anlamlı açış konuşmasından sonra Endülüs’ü anlatanlardan biri de oydu. Kervanın uğradığı şehirler arasında en mükemmel organizasyon burada yapılmıştı. Katılımcılar istekli ve hatta hazırlıklıydılar.
Rehberimiz Sılay olunca Hatay gezimiz doyumsuz bir tarih ve kültür gezisine dönüştü. Habibi Neccar Camii ziyaret edildi. Burası aynı zamanda Hıristiyanların da ziyaret ettikleri bir yerdi.
Antakya’da bulunan tarihi cami. Anadolu’da yapılan ilk camii olarak bilinir. Camii Roma dönemine ait bir pagan tapınağının üzerine inşa edilmiştir. Günümüzdeki cami Osmanlı dönemi eseridir, etrafı medrese odaları ile çevrilidir. Avlusunda 19.yy eseri bir şadırvan bulunur. Caminin kuzeydoğu köşesinde İsa’nın havarilerinden Yunus (Yuhanna) ve Yahya(Pavlos) ile onlara ilk inanan ve şehit edilen ilk kişi olan Antakyalı Habib-i Neccar’ın türbesi bulunur.
Antakya şehri, İslam Devleti’nin lideri Halife Ömer’in komutanlarından Ebu Ubeyde Bin Cerrah tarafından 636 yılında fethedildiği dönemde fethin simgesi olarak, Habib-i Neccar ve İsa’nın iki havarisinin mezarının bulunduğu yerde, bir cami inşa edilmiştir. 1098yılında Haçlılar’ın eline geçen ve 1099’da Antakya Prensliği halini alan şehri Memluk Sultanı Melik Zahir Baybars fethedince camiyi yeniden yaptırmıştır. Caminin medrese duvarlarında üzerinde Baybars’ın adı olan bir kitabe vardır. Depremlerden zarar gören cami ve minaresi birçok kez yenilenmiştir. Kuran-ı Kerim'de geçen olayda, M.S. 40’lı yıllarda (İsa), havarilerinden Yunus (Yuhanna) ve Yahya’yı (Pavlus)Antakya’ya gönderir. Bu iki elçi Antakya'ya girerken koyunlarını otlatan marangoz Habib-i Neccar ile karşılaşır (neccar, marangoz demektir). Neccar, yatalak oğlunun elçiler tarafından iyileştirilmesi üzerine İsa'nın getirdiği dine iman eder. Ancak Antakyalılar elçileri hoş karşılamaz ve onları hapse atarlar. İsa, bunun üzerine Barnabas’ı şehre üçüncü elçi olarak gönderir. Elçilerin tüm çabalarına rağmen halk İsa’nın dinine inanmaz ve onları öldürmeyi planlar. Bunu öğrenen Habib-i Neccar, şehre giderek Antakyalılara "Sizden hiçbir ücret talep etmeden Hakk dinini anlatan bu elçilerin söylediklerine uyun" diye seslenir. İsa'nın elçileri de, Habib-i Neccar da işkence altında şehit olurlar. Bu olay Kur'an’ın Yasin suresinde anlatılmaktadır.
Hatay’ın yerel ürünlerinin satıldığı renkler cümbüşü çarşılarını dolaştık. Çok dinli ve çok mezhepli Hatay’da yol üzerindeki bir Katolik kilisesini de gezdik. Bolca Hilal Kaplan espirisi yaptık. Kilisede görüntülenmek, dedikodulara muhatap olmak üzerine. Eski bir Hatay evi kiliseye çevrilmişti. Kilisenin İtalyan Papazı uzaktan bizi izlerken kilise görevlisinden bilgiler aldık. Bahçesindeki su kuyusunun başında fotoğraf çekindik.
Yolumuz üzerinde olan Beyazıdı Bestami Hazretlerinin makamına uğradık. Kırıkhan’ın kuzeyinde Alaybeyli Köyünün hemen önünde yer alan tepe üzerinde Darbısak kalesinin içinde bulunan kabir ve cami 19.yüzyılın sonlarında Karamürselzade Mustafa Şevki Paşa tarafından yaptırılmıştır. Araç çıkmadığı için zahmetli bir yürüyüşle ulaştığımız bu yerde dua edip, Kur’an okuduk. Tepenin hemen altında yeni yeni olgunlaşmaya başlayan dutlar kervanın dikkatini çekti. Bir müddet de dut yeme keyfimiz oyaladı.