
BAYRAMI YAŞAMAK
Ramazan Bayramı´nı da tatil havasında geçirilmemesi uyarısında bulunan Necmettin Nursaçan Hocaefendi, ziyaret ve hediyeleşmelerin son derece önemli olduğunu kaydederek şu açıklamayı yaptı: "Bunlar bizi biz eden değerlerdir. Bayramı tatil haline getirir ve "benim kime ne ihtiyacım var?" dersek yanlış yapmış oluruz. Toplumun kaynaşması, kucaklaşması için bayram ne güzel bir fırsattır." Yazımıza bu değerlendirme ve uyarıyı alarak başlıyoruz:
Oruçlunun iki bayramı vardır. İşte birincisine geldik dayandık. Eskiler ıydınız saiyd olsun muammer olasınız derlerdi. Bayramımızı tebrik edip, daha nice bayramlar görelim diye uzun ömürler dilerlerdi. Ramazanlarını Ramazan gibi yaşayanların bayramlarını da bayram gibi yaşamaları istenmiştir. Bu bayramları bize Rabbimiz hediye etmiştir.
Sevinçlerimiz ve mutluluklarımızı acılarımızın önüne geçirerek, coşkuyla kutlayarak, çocuklarımıza ve yeni nesillere işte bizim bayramımız budur diyebilmeliyiz. Dünyanın çeşitli coğrafyalarında yaşanan zulümler, ülkemizde süren haksızlıklar bayramımıza engel olmamalı. Şöyle dememeliyiz.”Kardeşlerimiz acı çekerken biz nasıl bayram kutlarız.”Hem bayramımızı kutlar hem de onların acılarını paylaşırız. Bunun için bayram günü oruç tutulmaz. Başka gün oruç tutmak sevapken o gün oruç tutmamak sevaptır. Müslüman dünyaya pozitif bakan insandır. Asık suratlı değil, güler yüzlüdür. İşte bayramlar hayatın güler yüzüdür. Bazı yazılar, bazı konuşmalar tersini söyleyerek bizi bayramlarımızın coşkusundan uzaklaştırmamalı. Bizim coşkumuz ve dik duruşumuz da cihattır. Zorda olan Müslümanlara ve onların düşmanlarına bir mesajdır. Hani hayatın iki yüzü vardır ve gerçektir. Doğum ve ölüm. Doğum sevindirir, ölüm ise üzer. Her ikisi de aynı anda yaşanır. Sevinç hüzne, hüzün sevince engel değildir. İşte bayram günleri hüzne ara verilen günlerdir.
Bayramlar gerçekten yaşansa üç gün dört gün insana yetmez. Bayramları tatil olarak görmek bayramı ve anlamını bilmemektir. Belki bayramı tatil olarak görenlerin bayramı hak edecek bir Ramazanları olmamıştır. Bir yerlere kaçarak bayramı yaşamaktan kaçmaktadırlar. Böylelerine inat bayramlarımızı yaşamalıyız. Ramazanlar ve Bayramlar bizim kimliğimizdir. İnsan kendi kimliğinden kaçabilir mi? Ne kadar kaçmaya çalışsa da kimliği de kendisiyle birlikte gidecektir. Tıpkı gölgesi gibi.
Bayram süresince geleneğimiz nasıl gelmişse öyle devam etmeli. Arife günü geçmişlerimizi hatırlamalıyız. Mezarlıklar bayram öncesi bayram yaşamalı. Ailelerimiz ve çocuklarımızla birlikte yapmalıyız ziyaretimizi. Bayram namazına yine çocuklarımızla birlikte gitmeliyiz. Bayram yemeğimiz aile büyüğümüzün evinde yenilmeli, evlerden soğan kokan yahni aşı kokusu buğulanmalı. Yemekten sonra küçükler büyüklerin ellerini öpmeli, büyükler cömertçe harçlıklarını vermeliler. Çocuklar için şekerler alınmalı, oyuncaklar ve hediyeler hazırlanmalı. Çocuklarımıza küçük çantalar verip şeker toplamaya göndermeliyiz. Evimizde baklavalar börekler hazırlanmalı, nazlanan misafirlere ikram için ısrarcı olunmalı. Sadece bize gelenlere değil, gelmeyenlere de gitmeli, akrabalar, komşular, arkadaşlar, baba dostları unutulmamalı. Sıla-i rahim yapılmalı. Büyüklerimiz köyümüzde iseler ziyaret yapılmalı, gönülleri alınmalı. Kapısını çalacak kimsesi kalmamış, evlerinde bekleşenler unutulmamalı, hele başka şehirli olup da burada gurbeti yaşayanlar mutlaka ziyaret edilmeli. Küskünler barışmalı. İnsanlar sevgiyle kucaklaşmalı. Dargınlıklar unutulmalı.
Bayramı bayram gibi yaşarsak eğer, bayram günleri yetmez. Bir yılda ihmal ettiğimiz görevlerimizi bayram günlerine sığdıramayız. Bayram dört duvar arasında değil, insanlarla ve sevinçle kutlanır.
Biz bayramı bayram gibi yaşayalım Rabbimiz de bize gerçek bayram yeri olan cennette Habibi ile bayram yapmayı nasip eylesin. Bayramınız mübarek olsun.