SOLCU MÜSLÜMAN

SOLCU MÜSLÜMAN


Gençlik yıllarımızda Lübnan’dan gelen haberlerde “solcu Müslümanlarla, sağcı Hıristiyanların” çatıştığı haberleri sık duyulurdu. Solcu Müslüman tabiri garip gelirdi. Müslümanlığın bütün izmlerin üzerinde olduğuna inancımı hala sürdürüyorum. Son yıllarda bu inancım daha da kuvvetlendi. O izmler İslam’da kendi düşünce ve inanç dünyalarına ait olduklarını düşündükleri izler bularak, kendilerini İslam ile birlikte sunmaya çalışabilirler, Müslümanların o izmler içinde İslam’a uygun bazı değerler var diye kendilerini o izmlerle sıfatlandırmaları uygun olmaz. Çünkü o izmler içinde İslam’a uymayan daha fazladır. O izmler farklı bir dünya görüşünün farklı fraksiyonlarıdır. İslam, onlara kaynaklık eden dünya görüşüyle uyuşmamaktadır.

Sol, bunlar arasında temel inanç değerleri açısından İslam’a en uzak olanıdır. Solun her türlüsü Marksizm’e dayanır. Marksizm’in temel felsefesini oluşturan Diyalektik Materyalizm, Tanrı tanımayan bir ideolojidir. Marksa göre din afyondur.

Bütün bunlardan dolayı da Müslüman toplumlarda sol, daha çok dine uzak kesimlerde kendisine taraftar bulmuştur. Doğal olarak da bir azınlık ideolojisi olarak kalmıştır. Türkiye’de de durum farklı olmamıştır.

Sol kesimler, dini ve dindarları gerici olarak görmüşlerdir. Egemen oldukları alanlarda dini ve dindarlığı suçmuş gibi algılayarak, dışlamışlardır. Dini olan sembolleri aşağılamış ve küçük görmüşlerdir. Eğer devlet gücünü kullanabiliyorlarsa, dine ve dindarlara karşı kullanmışlardır. Dini kendi istedikleri bir çizgide tutmayı ve dindarları dönüştürmeyi, devrimcilik ve ilericilik olarak görmüşlerdir.

Siyaset sahnesinde, çoğu zaman ikilem içinde kalmışlardır. Hem onların oylarına ihtiyaçları vardır, hem de onlardan nefret derecesinde uzaktırlar. O nedenle siyasi muarızlarını gericilikle, dini siyasete bulaştırmakla suçlamışlardır. Bunun için gerektiğinde darbe kışkırtıcılığı yapmaktan da geri durmamışlardır. Mecbur kaldıklarında, süs için din kisveli adaylarla boy göstermişler, meydanlarda ellerine tutuşturulan ayet ve hadisleri okuyarak oy istemişlerdir.

Laiklik, onlara göre dini hayatın asla görünür olmamasıdır. İslam, vicdanlarda kalmalı, toplum içine çıkmamalı, Hak iddia etmemelidir. Müslüman kesimlerin en masum talep ve ihtiyaçları rejime karşı bir kalkışma olarak görülmüş ve şiddetle karşı çıkılmıştır. Avrupa’daki sol partilerin aksine özgürlükçü bir anlayış yerine baskıcı ve faşist bir tutum sergilenmiştir.

Böyle olunca da, ezilen, emekçi, işçi, köylü, memur kesimlerinden sol bir hareket ortaya çıkmamıştır. Şehirlerin yoksul kesimlerinden sol partiler oy alamamışlardır. Yoksullar, çok ihtiyaçları olmasına rağmen, ekmek mi, özgürlük mü sorusunun cevabı olarak, doğal olarak özgürlüğü tercih etmişlerdir. Sol, dini inançları yasaklayan ve tehlike olarak gören bir algı oluşturmuş, insanlar bu alanda kendilerine özgürlük umudu verenleri tercih etmişlerdir. Ekmek konusunda da solun toplumun kaymak tabakasının ve zenginlerin partisi görünümü nedeniyle yoksula umut vermediğini ilave edebiliriz.

Bütün bunlar Müslümanların sola mesafeli kalmasına neden olmuştur. Solcuların İslam’a hala neden mesafeli olduklarını ise anlamış değilim. Sosyalizmin çökmesinden sonra, solun İslam’ı anlayacağı ve İslam’a yöneleceği umudunu hep taşıdım. Eğer aradıkları adalet ise, bulacakları yer İslam’dı. Dünyada bu yönde gelişmeler oldu. Türkiye’de olmadı. Türkiye’de gerçek solcu mu yoktu, bilemiyorum. Bana göre doğru olan Müslümanların solcu olması değil, solcuların Müslüman olmaları. Solcu Müslüman tabirini garip bulmakta haksız mıyım?

Google+ WhatsApp