BİR DİKDATÖR DAHA GİTTİ

BİR DİKDATÖR DAHA GİTTİ


Aylardır süren çatışmaların ardından başkent Trablus’a ulaşan Libyalı muhalifler, Albay Muammer Kaddafi'nin büyük oğlu Seyfulislam Kaddafi'yi yakaladı. Bu arada Trablus'daki Seyful İslam Kaddafi'nin yakalanmasının ardından, Kaddafiyi korumakla yükümlü askeri birlik silahlarını bırakarak muhaliflere teslim oldu. Libya’yı 30 yılı aşkın bir süredir demir yumrukla yöneten Kaddafi'nin şu anda nerede olduğu bilinmiyor. Ortada Kaddafi'nin ölmüş olduğundan, başka bir ülkeye kaçtığına kadar çok sayıda söylenti dolaşıyor. Bu yazıyı yazarken Ankara’da Libya Büyükelçiliğine muhaliflerin kullandığı Yeni Libya bayrağı çekiliyordu. Aslında bu bayrak bağımsızlık sonrasındaki Libya’nın bayrağıydı.

Arap Baharı diye nitelenen devrimlerin şu ana kadar en kanlısı Libya’da yaşandı. Uzun süren bir iç savaş yaşandı. Halk muhalefet olarak örgütlendi. Belli bir yönetim içinde ve birlikte hareket ederek Kaddafi güçlerine karşı savaştı. Nato’nun bu süreçteki katkılarını da unutmamak gerek. Kaddafi’ye nefes aldırılmadı. Sonuçta bir diktatör daha siyaset sahnesinden çekildi.

Büyük askeri güçleri ve ağır silahları olmasına ve kendini destekleyen bir taraftar grubu bulunmasına rağmen Kaddafi iktidarını sürdüremedi. Halka karşı, kendi halkına karşı, ne kadar acımasız olursa olsun, bıçak kemiğe dayandığında, halkın ne yapabileceğini de acı bir tecrübe yaşayarak gördü.

Libya’da erken bir doğum yaptırılarak “Arap Baharı”nın önünün kesilmek istendiği tezi de böylece geçersiz oldu. Sonraki diktatörlere bir umut vermek için Kaddafi’nin ezici gücünün ve acımasızlığının etkili olacağı sanılıyordu. Diğer halkların cesaretleri böylece kırılacaktı. Halklar sindirilecek ve devrimler sona erecekti. Öyle olmadı.

Şimdi Suriye böyle bir dönemi yaşıyor. Suriye Diktatörü kendi halkına karşı acımasız bir savaş yürütüyor. Kendini destekleyen Nusayri azınlık, iyi örgütlenmiş istihbarat örgütü ve güçlü bir silahlı gücü var. Yenilmez olduğunu düşünüyor. Silahsız insanları öldürdükçe bu kanaati daha da güçleniyor. Halktaki ısırılma korkusunu da iyi biliyor ve kullanıyor. Babasının sadece bir şehirde otuz bin insanı katletmesinden sonra insanların nasıl sindiklerini ve korktuklarını biliyor ve bu bilgi Ona daha fazla güven veriyor.Halkının da muhalefetini bir merkezde odaklayamadığını, muhalefetin parça parça olmasının, çoğunluğu oluşturmalarına rağmen örgütlü azınlığa karşı çaresiz durumda kaldığını biliyor. Kaddafi gibi meydan okumaya devam ediyor.

Oysa halkın büyük çoğunluğu O zulmü yaşamamış genç insanlardan oluşuyor ve ısırılma korkusu yaşamıyor. Ayrıca hiçbir zulüm de ebedi olarak devam etmiyor. Libya’da yaşananlar Suriye ve sonrakiler için hızlandırıcı olacaktır.

Arap Baharı ile devrilen diktatörlüklerin yerine nasıl rejimlerin geleceği ise henüz tam olarak bilinmiyor. Demokrasi ve özgürlükler için kısa sürede sonuç alınması ihtimali zayıf görünüyor. Önceki tecrübeler de Libya tecrübesi de meçhullerle yaşanmaya devam ediyor. Bizler için gelecek tahmini yapmak da bir o kadar zor. Mazlum ve Müslüman kardeş halklar için şimdilik hayırlı olanı dilemekten başka yapacağımız da yok.

Google+ WhatsApp