HAKLILAR ÇOĞALIYOR, HÜKÜMET ZORLANIYOR

HAKLILAR ÇOĞALIYOR, HÜKÜMET ZORLANIYOR


1 Aralık 2010 tarihinde memurlar iş bırakmışlardı. O tarihte Memur Sen İl Başkanıydım. Sıra Memur Sen de olduğu için bu büyük organizasyonu biz yapmıştık. O gün ne yasamız vardı, ne de toplu sözleşme hakkımız. Elimizde bir tek İLO sözleşmeleri vardı. Bugün düzenlenen yasada grev hakkı bulunmamakla beraber, aynı İLO sözleşmesi memura iş bırakma hakkını tanıyor. Memurlar da bundan yararlanarak iş bırakıyorlar.

O tarihten sonra çeşitli sendikalar iş bırakma eylemleri yaptılar. Ancak etkili olamadılar. Zira gerekçeleri siyasi idi. Haklı olduklarına inandıramadılar.

1 Aralık eylemi ile 23 Mayıs eylemini diğerlerinden ayrı tutmak gerekir. Bu eylemlerin haklı nedenleri bulunmaktadır.

Demokratik bir ülkede, anayasa ile verilmiş bir hakkın kullanılması, tiyatral bir gösteri gibi algılanırsa, meşruluk zemini kaybolur. Hükümet hem toplu sözleşme yapacak, pazarlığa oturacak, hem de kusura bakmayın bütçeye para koymamışım diyecek. Bütçeye para konulmamış ise niçin pazarlık masasına oturulur? Spor olsun diye mi? Bu işin iki tarafı yoksa ve son sözü hükümet söyleyecekse bu örgütlenmelere ne gerek var?

Sendikalar için gerçekten zor bir durum. İlk defa toplu sözleşme hakkı elde edecekler, masaya oturacaklar, koca örgütlerinin gücü 0,5,(buçuk) artış sağlayabilecek. O zaman anayasaya konulan o madde naylon, sendikalar naylon, demokrasi de öyle.

Özellikle öğretmenler burnundan soluyorlar. Hükümet bir takım düzenlemeler ile diğer bazı memurların durumlarında iyileştirme yaptı. Öğretmenleri bunların arasına koymadı. Kamuda ücret eşitsizliği bu sefer öğretmenler aleyhine oluştu. Oysa öğretmenler sendikal mücadelenin hep önünde oldular. En çok mücadeleyi verenler onlar olduğu halde en mağdur olanlar onlar oldu. Bu süreçte öğretmenler için talep edilen haklara hükümet bakmadı bile.

Aynı şekilde memur emeklileri açısından da 10 yıllık AK Parti iktidarı hep hayal kırıklıkları oldu. Ücretleri hep geriledi. Ülkenin kalkınması ve gelişmesinden pay alamadılar. Bu sözleşme döneminde en azından farklı bir talep vardı. Eşi çalışmayan emeklilere eş parası talep ediliyordu. Hükümet bu isteğe de dönüp bakmadı.

Hükümetin Yunanistan örneğini vermesi, kendi icraatları açısından çok da anlaşılır değil. Bunca yıldır cari açığın devam etmesi demek ki, memurlara yapılan zamlarla ilişkili değilmiş. Hükümetin başka popülist politikaları cari açığın nedeni imiş. Tüketimin körüklenmesi, işsizliği azaltma bahanesiyle kamuda şişkinlik yaratılması vb nedenler bunlar arasında sayılabilir. Kamuda tasarruf denilince ilk akla gelenin çalışanlar olması kabul edilemez.

Hükümetin iş bırakma eylemini, sendika yöneticilerinin örgütlerinin gazını almaları olarak değerlendirmemesini umarım. Sendikalar arası rekabet ve güç gösterisi olarak da görmemeli. Bu eylem haklı nedenlere dayanıyor. Özellikle öğretmenler ve emeklileri göz ardı etmenin bedeli ağır olabilir.

Keşke işi hakem kuruluna bırakarak, bu tepkiyi çekmemiş olsalardı. Bu saatten sonra yapılacak iyileştirmeler hükümete rağmen olacaktır. Ekonomik uygulamaların sosyal boyutları, masa başında ve hesap makinesi ile yapılamaz. Siyasetçilerin teknokrat tekliflerini bu gözle görüp, müdahil olmaları, hem kendi gelecekleri hem de ülke geleceği ve istikrarı için önemlidir.

Bugünden sonra haklıların çoğaldığı ve ilk defa hükümetin zorlandığı bir döneme giriyoruz. Umarım ders çıkarılır.

Google+ WhatsApp