
MÜZAKERE KİMİNLE YAPILACAK?
Başbakanın ifadelerinden terörle mücadele edileceği, ancak müzakerelere de devam edileceği anlaşılıyor. Şimdiye kadar da zaten böyle yapılmadı mı? PKK-MİT görüşmeleri basına sızmasaydı da İmralı görüşmeleri biliniyordu. İmralı’nın örgütü yönetmesine sadece izin verilmiyor, katkı sağlanıyordu. Ziyaretçi avukatlar aracılığı ile her türlü mesaj dışarı verilebiliyordu. İmralı’dan gelen mesaja göre sokaklar hareketleniyor, saldırılar artıyordu. Hatta bazı insanlar, aralarında bizler de varız, bu nasıl devlet ki, hapisteki bir adama bunları yapmaya izin veriyor, diyorlardı. Ayrıca Kandil’le de temaslar olduğu biliniyordu. Demek ki, müzakereler muhatap kabul edilen herkesle yapılmıştı.
Şimdi bazıları diyorlar ki, müzakereler PKK’nın siyasi ayağı olan BDP ile yapılsın. Hatta birçok yorumda BDP ve önceki türevlerinin sırf bu yüzden hayatta olmaları, kapatılmamaları, müzakerelerin meşruiyeti için gerekli olduğu belirtiliyordu. Ancak BDP ve öncesinde var olan siyasi hareketin yetkilileri, bir türlü kendilerini buna ehil görmüyorlardı. Sürekli müzakereler için İmralı ve Kandil’i adres gösteriyorlardı. Yani onlarla hiç müzakere edilemedi. Hatta varılan mutabakatları da rezalete çevirme hünerini gösterdiler. Habur rezaleti bunun açık ifadesiydi.
Örgüt daha sonra KCK adıyla yeni bir şehir yapılanmasına gitti. BDP’li birçok kişi aynı zamanda legal olmayan bu yapıya üye oldular. KCK’nın da siyasi bir yapılanma olduğu iddia edildi. Savcılar örgütün şehir yapılanması olduğunda ısrarlı oldu ve davalar açılmaya başlandı. Üç bine yakın kişinin bu dava sebebiyle tutuklu olduğu ifade ediliyor. Bu sefer de şu itirazlar yükseldi.”Düz ovada siyaset yapmak isteyenleri tutukluyorsunuz, dağa mı çıkalım”.Yine bir kısım köşe yazarları, müzakerelerde bu tip yapılanmaların muhatap alınması gerektiğini savundular. Ancak zaman gösterdi ki, KCK hem Kandil’e hem de şehirde terör yürütecek ekiplere eleman kazandırıyor, onları kamufle edecek yapılar kuruyordu. Şehir hayatına silahla müdahale ediyor, silahlı gruplarla terör estiriyordu. O da sivil bir siyasi yapılanma değildi. Ayrıca legal değildi. Örgüt halka ve BDP’lilere ne diyeceklerini ve ne yapacaklarını KCK vasıtasıyla söylüyordu.
Aslında örgütün kendiyle müzakere yapılmıştı. Örgütün araç olarak kullandığı yapılarla müzakerenin gereksizliği ortada idi. Hem yetkisizdiler, hem de etkisizdiler.Ancak hala bunun eleştirildiğini de söyleyelim. Niçin bunların muhatap alınıp, müzakere edilmediği birileri tarafından hala eleştiriliyor. KCK tutuklamaları sırf bu yüzden kınanıyor.
Örgütün kendisiyle, örgütün çeşitli ayaklarıyla müzakere yoluna gidildi. Üstelik bu yalnızca şimdi de yapılmadı. Peki, sonuç alınabildi mi?
Alınamadı.
O zaman müzakere kiminle yapılacak?
Yukarıda sayılanların neredeyse hepsi, terörün bir yanında duruyorlar ve mücadele edilmesi gereken bir yerdeler. Müzakerelerden de bir sonuç alınamıyor.
O zaman müzakere kiminle yapılacak?
Yine aslında hepimiz gayet iyi biliyoruz. Terör örgütleri piyondurlar. İpleri başkalarının elindedir. PKK’nın ipleri ise birden fazla gücün elinde bulunuyor.
Biz asıl ya o güçlerle müzakere edeceğiz, ya da mücadele edeceğiz. Onları müzakere masasına getiremiyorsak, bizimle mücadele etmeleri gerektiğini onlara göstereceğiz.
Bunu önceki yıllarda yapamamış olabiliriz.
Belki bugün bunun zamanıdır.