SANAL, BANAL, MAL

SANAL, BANAL, MAL


İnsanların bir günlük hayatlarına baktığımızda gördüğümüz maalesef sanal bir dünyada yaşamalarıdır. Ülkemizdeki insanların başka insanlardan çok farklı yaşadıkları da söylenemez. İşi olmayan kadın ve erkeklerin bir günlük yaşantılarına baktığımızda gördüklerimiz, bu yargımızı doğruluyor. Sabahtan başlayan tv’lerin kadın programları onları ekrana bağlıyor. Gerilim filmleri gibi, kaçırılan kaybolan insanlar, cinayetler gün be gün takip ediliyor. Gözyaşı, sevinç, dedikodu tekmili bir arada yaşanıyor. Öğleden sonraları evlilik programları var. Aldatmalar, evlilik üzerine geyik muhabbetleri, sanal adaylar ve özellikleri, konu mankenleri ile yine ekrana bağımlı kılan olaylar ve kişiler boy gösteriyor. Aradaki boşluklara akşam izlenememiş TV dizileri de eklenince, hayat orada başlayıp orada devam ediyor. Akşamları TV dizileri var. Acaba ne olacak” kurgusu iyi yapılmış diziler meraklılarını uykusuz bırakacak özellikler taşıyor. Neredeyse hepsinde aile içi aldatmalar, zenginlik ve lüks içinde yaşanılan hayatlar var.

Öte yandan bilgisayar bağımlılığı o kadar yoğun ki, küçüğünden büyüğüne birçok insan onun başından kalkmıyor. Oyunlar ve dostluklar hepsi sanal ve gerçeğin yerine geçiyor. Arkadaşlıklar ve evlilikler bile gerçeğin yerini almış. Alış veriş için bile dışarı çıkmaya gerek kalmamış.

Hayat böyle olunca da insanların değer yargıları buna göre oluşuyor. Dünyada olup bitenleri de bunlarla izah ediyor. Yahut böylesi kabulleri daha kolay buluyor.

Mesela Arap baharını kimler yaptı? Facebook’ta gezinen gençler yaptı. Peki, nereden akıllarına geldi? Türk dizilerinden. Arap ülkelerinde Türk dizileri o kadar çok izleniyor ve seviliyor ki, bu devrimlerin gerçek sebebi budur deniliyor. Türkleri de işte bu yüzden çok seviyorlar.

Sayfayı çevirip bakmaya gerek yok. Sokaklarda öldürülen insanlar, bombalanan evler, yetim kalan çocuklar, namusları kirletilen kadınlar işin detayı. Onlara göre gerçek olan kendi magazin dünyalarında yaşadıkları ve yansımaları. ABD, Fransa, Rusya gibi dev ekonomik ve askeri güçleri, onların çıkar hesaplarını, gizliden sokulan silahları dikkate almaya gerek yok.

Yine süren terör ve kaybedilen canlar, anlık duygusal geçişler için birer araçmış gibi algılanıyor. Suriye, Irak, İsrail veya Yunanistan ile neredeyse çatışma noktasına gelmemiz önemli değil. Akdeniz’de gemiler ve uçaklar mavi yolculuğa çıkmış sanki.

Toplumların bu hale gelmesi de bir planın parçası olamaz mı? Sıradan çoğunluklar böyle oyalanırken, oyunu kurgulayanlar, istedikleri sonucu elde etmiş olabilirler mi? Düşünmeyen, beyinleri uyuşturulmuş, sanal bir alemde hapsedilmiş, banal duygular yaşayan kendini ve etrafını tanımaktan aciz argo tabirle mallaştırılmış insanları istediğiniz yere taşıyabilir, istediğinizi yaptırabilirsiniz. Yeni sömürge anlayışı da böyle mi gerçekleşiyor? Yeni köleleştirme döneminin araçları da bunlar mı?

Modern toplumların bireylerinin hayatlarına bakıldığında görülen maalesef böyle acı bir manzaradır. Batı toplumları da böyle Türkiye toplumu da böyle.

Sanal dünyadan gerçek dünyaya dönmemiz için illa başımıza taş düşmesi mi gerekiyor?

Google+ WhatsApp