
KAYSERİ KİTABI
Yaşadığımız şehir birden değişti. Bizim yaşımızdaki insanların 40 yıl geriye gittiklerinde yaşadıkları hayat ile geçmiş bin yıl içinde yaşayanların hayatları arasında çok fark yoktu. Oysa yaşadığımız 40-50 yıl içinde başımızı döndürecek çok hızlı bir değişim yaşandı. Kayseri Kitabı projesinin başında olan Prof.Dr. Şükrü Karatepe’nin dediği gibi bizim yaşadığımız bu hızlı değişimi bizden öncekiler yaşamadıkları gibi bizden sonrakiler de yaşayamayabilir. Bizim yaşadığımız hayat içinde var olan yaşanmışlıklar bizimle birlikte toprağa giderse bize nasip olan bu insanlık deneyimi de yok olmuş olacaktır.
Geriye dönüp baktığımızda binlerce yıldır orada duran mahallelerimiz, çeşmelerimiz, fırınlarımız şimdi bulunmuyor. Yüz yıllık yalnızlık romanında olduğu gibi, birkaç eser dışında bizden geriye hiçbir şey kalmayacak. Bizden elli yıl sonra bu şehirde yaşayanlar bizim yaşamadığımızı düşünecekler.
Bu sadece bizim şehrimizin sorunu değil, bizim kuşağımızın sorunu. İstanbul’da başlayan bu çalışma aslında bir ihtiyaçtan kaynaklanmış ve dalga dalga başka şehirlere ulaşmış. Şimdi hafızasını yenileme sırası Kayseri’de.
Kayseri Kitabı için ilk yapılan toplantıya katılamamıştım. İkincisi Erciyes’te yapıldı. Kayseri Yazarları oradaydı. Hatta birinci toplantıdan itibaren belirledikleri semtleri veya konuları yazmaya başlamış olanlar, çalışmalarında epeyce mesafe kat etmişlerdi.
Proje bir yayınevinin öncülüğünde yürüyordu. Ancak Kayseri’de başta Büyükşehir Belediyesi olmak üzere diğer belediyeler ve Özel İdare de destek veriyordu. Yazarlar Erciyes’te Büyükşehir Belediyesinin misafiriydiler. Başkan Mehmet Özhaseki de toplantıya katıldı ve çalışmaya desteklerini açıkladı.
Büyükşehir bünyesinde bir ekibin yaptıkları bir güzel çalışmadan da bahsetti. Kayseri’de yaşları bir yere gelmiş, bilgi görgü, birikim sahibi yaşlılar ziyaret edilerek, kayıtlar yapılıyormuş. Bir bakıma şehrin hafızası kaydediliyormuş.
Kayseri Kitabında da çok uzak olmayan geçmişteki yaşananlar, mekânlar, yaşayan insanların hikâyeleri dile getirilecek. Böylece hem insanların yaşam tarzları, kültürleri, gelenekleri anlatılacak hem de sosyo-ekonomik durumları dile getirilecek. Çeşmeler, hanlar, hamamlar dile gelecek. Kaybolmuş meslekler, komşuluk ilişkileri gelecek kuşaklara aktarılacak.
Doğrusu bu ekipten umutluyum. Mutlaka güzel bir çalışma olacak. Otuz-kırk yazarın şehrin değişik mekânlarını ve buralarda yaşananları yazması sonucunda çok ilgi duyulacak bir eser ortaya çıkacak.
İnsanlar bu kitabı okuduklarında kendi babalarının, dedelerinin hayatlarını, evlerini, yaşadıkları zorlukları, yapılan fedakârlıkları, hatta kendilerini bulacaklar. İşte bu bizim mahallemiz, burası da sokağımız. Bahsi geçen körükçü benim dedem diyecek.
At arabalarının, seyyar satıcıların seslerini dinleyecekler. Halı dokuyan kadınların türkülerini, taş dövüşü oynayan gençlerin sapanlarından çıkan ıslığı duyacaklar.
Has marul sürahi marul, has bahçenin gülü marul diyerek marul satan küçüklüğünün, masumiyetini hissedecekler.