
KÜRESEL SOĞUMA
Bu yıl kış, kışlığını yaptı. Sadece ülkemizde değil, tüm dünyada kış mevsimi çetin geçti. Kayseri de bundan nasibini aldı. Hem çok kar yağdı, hem de çat ayaz oldu. Ankara yolculuğumu da biraz da bu yüzden bir gün uzattım. Telefondaki ses yolların kapalı olduğunu söylüyordu. Biz dünyadan habersizdik. Daha önce benzer kış şartlarını yaşamıştım. Ama o zaman çok gençtim.
Galiba 1976 yılıydı.İstanbul’dan Kayseri’ye dönüyordum. Yola çıktığımızda hava günlük güneşlikti. Ama öyle bir kar ve tipi oldu ki, biz yolda kaldık. Tam yirmi dört saat aç susuz kaldıktan sonra yola devam edebildik. Ama çilemiz bitmemişti. Kızılağıl’a geldiğimizde yol yine kapandı ve biz yine yirmidört saat daha yolda kaldık. Daha önce kaldığımızda dinlenme istasyonlarında suda haşlanmış yağsız ve tuzsuz makarnaları kapışmıştık. Bu sefer köylülerin sıcak soba başında yufkalarına ortak olduk.
Bir de Ağrı Eleşkirt arasında tipileyen karda yolculuğumuz olmuştu. Tırlar yol kenarlarına devrilmişti. Ağrılı minibüs sürücüsü adeta ezbere bildiği yoldan bizi Eleşkirt’e ulaştırmıştı. Eleşkirt’ten Erzurum’a ancak bir jeep kiralayarak gidebilmiştik.
Bu sefer işi şansa bırakmadım. Yola bir gün sonra çıktım. Yollar açıktı. Ancak gerçekten çok kar yağmıştı.
Bir yerde okumuştum. Hani küresel ısınma olacak deniyordu. Ne oldu, bakın küresel soğuma oldu deniliyordu.
Ben oldum olası, insanoğlunun varsayımlarına kuşkuyla bakmışımdır. Evrenin büyüklüğü karşısında insanın bilgisi ne kadar ki, şöyle olacak böyle olacak diyebiliyor. Efendim tabiatın kanunları var deniliyor. Bazen tabiatın kanunlarını da alt üst edebilecek şeyler de yaşanmıyor mu?
Tarih içinde uzun süreli kuraklıklarda yaşanmış, uzun süreli yağmurlar da olmuş. Sebeplerden başka sebepler devreye girmiş, insanlar bütün bunları yaşamışlar. Hiç bir seferinde de dünyanın sonu gelmemiş. Bu dünyanın sonunun gelmeyeceği anlamına yorumlanmasın. Mutlaka bu dünyanın bir sonu olacak. Tüm yaratılmışların bir sonu olduğu gibi.
Bizim şom ağızlarımızı açıp, konuşmamızın, küresel ısınma olacak, dünyanın sonu gelecek, şu kara parçaları sular altında kalacak, buzullar eriyecek dememizin ne kadar temeli var ki.
Aynı evrenin, bildiğimiz bilmediğimiz milyarlarca unsurundan birinin, şu ana kadar etkisi bize ulaşmamış bir yönüyle bütün bu teorileri çürütmesi mümkün olamaz mı?
Güneşin, kendi galaksisindeki bir etkiyle, bizden çok az bir uzaklaşması yahut yaydığı ısının kendi doğal nedenleriyle azalması gibi bir faktörün devreye girmesiyle ısınacağı var sayılan dünyamız ya soğumaya başlarsa, sözlerimiz nerede kalacaktır?
Allahın evrene koyduğu kanunları takip ederek hayatımızı yoluna koyabiliriz. Bu kanunlara dayanarak evrene ve içinde yaşayan canlılara bir gelecek tasavvurunda bulunmak ise, biraz haddi aşan bir değerlendirme olur.
İnsanoğlu gelişen bilime rağmen geçen yüzyılda bilimsel gerçek dediklerine şimdi aynı gözle bakmıyor. Elde ettiği bilgi kırıntıları üzerine inşa ettikleri insan tasavvurları ve yaşam tarzları da iflas etti.
Gerçekten bu kış, biz insanlara bir kez daha haddimizi bildirmedi mi?