ŞÖHRETİN TEHLİKESİ

ŞÖHRETİN TEHLİKESİ


Öyle bir dönemden geçiyoruz ki, insanlar bir anda şöhret oluyorlar, sonra da bir anda kayboluyorlar. Televizyon dizileri, yarışmalar, tartışma programları gün be gün şöhretler üretiyor.

Popüler kültür bir değirmen gibi hem şöhretler üretiyor, hem de aynı hızla tüketiyor. Yaşadığımız dönem çok hızlı değişimleri içinde taşıyor. Bazen futbolcular, bazen şarkıcılar şöhretin girdabına düşüyorlar. Sıradan insanlar için şöhret gerçekten çok tehlikeli.

Şöhret, insanı en yukarı çıkardıktan sonra, aşağı bırakmaya benziyor. İnsanlara yukarı doğru yükselmek, hoş geliyor. Ama bir de düşmek var.

Bir ara biz de televizyonlarda çok görünüyorduk. Hiç unutmam, o zaman ki MÜSİAD Başkanı ile birkaç kez birlikte televizyona çıkmıştık. Yeni bir Televizyon davetine “yüzünü eskitmemek” gibi bir gerekçeyle çıkmamıştı. Daha sonra ne kadar haklı olduğunu anladım.

Televizyon ekranlarının şöhret ettiği hocalar da var. İçlerinde bazıları bu kadar ilgiyi taşıyamıyor.

Bu konuya girmemin sebebi, Cübbeli Ahmet Hocanın tutuklanması. Tutuklanma gerekçeleri tam netleşmiş değil. Kendi dünyasında kalsa tutuklama bu kadar önemli olmayacaktı. Bu kadar meşhur olmuş bir Hocanın tutuklanması aynı oranda etkili oldu.

Televizyon, dini mesajların aktarılması bakımından önemli ve etkili bir araç. Bütün televizyon kanalları kendi meşhur ettikleri Hocaları ile programlar yapıyorlar. Bazı programlarda, konulardan ve mesajlardan daha çok Hocalar ön plana çıkıyor.

Hatta bazı programlarda Hocalar, magazin programlarının konusu oluyorlar. Bazı magazin programları Hocaları konuk edip, diğer şöhretli konuklarıyla kaynaştırıyorlar.

Hocalar biraz geride kaldıklarında, ekranlardan uzak kaldıklarında tıpkı şöhretli olup da adları unutulan sanatçılar gibi, magazin konusu olarak kendilerine tekrar ilgi duyulmasını sağlıyorlar. Bu bazen bir fotoğraf, bazen da başkalarına, başka rakip hocalara atılan bir taş oluyor.

Gün geliyor, aykırı görüşler söylüyorlar, başka bir zamanda sevilen bilinen insanları küfürle itham ediyorlar.

Daha fazla televizyonda göründükçe, daha fazla taraftarları oluyor. Şöhret onları da şımartıyor, yapmamaları gereken davranışlara yönlendiriyor.

Gerçek ilim adamları bütün bu dengeleri korumayı başarıyorlar. Zaten amaçları şöhret olmak olmadığı için, şöhret olmaya ihtiyaçları olmadığı için böyle bir hastalığa düşmüyorlar.

Hastalığın girdabına düşenler, ya ilim sahibi değiller, ekranlarda laf cambazlığı yapıyorlar, ya da ilimlerinin kendilerine kazandırdığı ağırlığı taşıyamıyorlar. Bilmekle yaşamak arasındaki fark ortaya çıkıyor. Bilerek yaşayan ilim adamları ile bildikleri halde ilimlerine uygun yaşamayan bilgi sahipleri bu imtihanda kendilerini belli ediyorlar.

Gerçek bilgi aynı zamanda birine körü körüne bağlanmamayı içinde taşır. Bilmediğin şeyin ardına düşmemeyi öğütler. Kanaat ve kararlarında bilgiye dayanmayı ister.

İnsanların şöhretine bakarak hareket etmek aynı oranda hayal kırıklıkları oluşturur.

Cüppeli tutuklandı diye çığlıklar atan taraftarları da, bundan kendilerine pay çıkarmaya çalışan şöhret düşkünleri de, gerçek tehlikeyi görmelidirler.

Gerçek tehlike, herkes için geçerli olan, şöhretin tehlikesidir.

Google+ WhatsApp