
KURBAN
Ayşe, annesinin kurbanlık olarak alınan bu koça niçin kendi evladıymış gibi davrandığını anlayamıyordu. Sanki daha bir sevgi doluydu. Tüylerini temizliyor. Onunla konuşuyor, çocuğu gibi seviyordu. Nihayetinde bir hayvandı. Diğer zamanlarda da hayvanları severdi ama bu ölçüde olmazdı. Kurbanlık olduğu için böyle davrandığını düşündü. Yine de bunları anne ve babasıyla konuşmalıydı.
Yemekten sonra anne ve babası bir arada iken konuyu açtı:
”Okulda bazılarının kurban kesmeyi vahşet ve hayvan kıyımı olarak gördüklerini, oysa annesinin kurbanlık koça nasıl davrandığını gördüğünü”, söyledi.
Annesi,”kendilerinin hayvanları sevdiğini, bunu belli ölçüler içinde yaşadıklarını “,söyledi.
”Henüz o doğmadan, köyde görev yaptıkları dönemde bir kuzu alıp beslediklerini” anlattı.
”Kuzu büyümüş kocaman bir koç olmuştu. Babasıyla birlikte okula kadar gidiyor, sonra eve dönüyordu. Sabah akşam babası nereye gitse peşine düşüyordu. Bembeyaz tüyleri vardı. Sanki evin çocuğu gibiydi.
”Babası söze karıştı:”Bir gün komşuya gitmem gerekti. Komşunun bahçesinde ekili bir alan olduğu için peşimden gelen koçu içeriye girdirmedim. Bahçe içindeki evin merdivenlerinden çıkarken, kapıya bir kayayla vurulmuş gibi ses geldi. Hızla kapıya doğru döndüğümde bizim koçun merdivenlerden üzerime doğru koşarak geldiğini gördüm. Kapıyı toslayarak açmış ve yanıma gelmişti.”
Annesi başka bir olayı hatırlattı:”Yine aynı koçla bir akşam karanlığında eve doğru gidiyorduk. Ortalık çok karanlıktı. Yanımızda dedenle babaannen de vardı. Bize misafir gelmişlerdi. Birden yakınlardan köpek havlamaları duyuldu. Ne oldu biliyor musun? Bizim koç herkesi kokladı, sonra babanın bacaklarının arasına sokuldu. Hepimiz şaşmış kalmıştık.”
Ayşe,” o koçun ne olduğunu “,sordu.
Annesi derin bir nefes aldıktan sonra,”aslında onu kurban ederiz diye almıştık. Ancak kurban geldiğinde ona kıyamadık. Daha sonra da kıyamadık. Baban bir gün götürdü, pazarda sattı.”
Babası Ayşeye dönerek konuşmaya başladı:
”Bak kızım! Bütün canlılar ölümü tadacaktır. İnsanlar, hayvanlar, bitkiler kendileri için belirlenmiş bir süre içinde yaşayacak ve öleceklerdir. Bu dünyadaki en gerçek şey ölümdür. Yaşayanlar kaçınılmaz bir şekilde türlü ölümlere tanıklık edecekler ve sıra kendilerine gelince de yine kaçınılmaz sonla karşılaşacaklardır. Kısaca ölüm doğal ve bir o kadar da olağandır. İnsanların bu doğal durumu olağan olanın sınırları dışında algılamaları doğal değildir. Küçük yaştan itibaren insanın bu doğallığı yaşaması, alışması ve kanıksaması gerekir. Aksi insan için sorundur ve çözümlenmesi gereken bir risk ve tedavisi gereken bir rahatsızlıktır. Kurban ibadeti bir bakıma insanı bu yönden eğiten ve olgunlaştıran bir ibadettir. Bazılarının vahşet olarak nitelemesi, kendi baktıkları ve gördükleri yerden öyle görünebilir. Kendileri açısından böyle algılamak da doğru kabul edilebilir. Müslüman toplumu olaylara kendi bakış açısı ve algılaması içinden bakar ve görür. Müslüman’ın bu olaya bakışında vahşet değil, şefkat, merhamet ve teslimiyet vardır. Bunu ancak müslümanca bakış içinde olanlar anlayabilir. Böyle olunca da herkesin bizim gibi görme ve algılamasını beklemek boşunadır. Dünyada her gün ihtiyaçlar dolayısıyla milyonlarca hayvan kesilmektedir. İslam dünyası içinde de, İslam olmayan toplumlarda da insanların ihtiyaçlarını karşılamak için dünyanın çeşitli nimetleri bu arada hayvanlarda kullanılmaktadır. Bir gün önce sadece et için kesilen bir hayvan bir gün sonra belirli günlerde bir ibadete vesile olmakta Yaratana kurban olmaktadır. İkincisi için harekete geçen insanların duyguları ile
birincisi için harekete geçen insanların duygu ve yaklaşımları aynı değildir. İbadet için kesilen bir hayvan, sıradan bir hayvan olmaktan çıkmakta bir Cennet biniti haline dönüşmektedir. Her ikisinin ölümü de ölümdür. Sonuçta her ikisi de insanların ihtiyaçlarını karşılamaktadırlar. Ama her ikisinin algılanması aynı değildir. Eğer hayvanların belirli bir sorumluluk ve algılamaları olsaydı hangi ölümü tercih ederlerdi? Birçok kimse kurbanlık hayvanların kendilerince bunun farkında olduklarını söylemektedirler. Var oluş nedenleri insanların ihtiyaçlarını karşılamak olan canlıların ayrıca kurban olma şerefini taşımaları bir ayrıcalık ve üstünlük olarak görülemez mi? Aynı şekilde çeşitli nedenlere bağlı olarak insanlar ölmektedirler. Ölüm, bir vesileye dayandırılsa da hayatı ve ölümü Yaratanın iradesi doğrultusunda, kaçınılmaz olarak gerçekleşmektedir. Yatağında ölen insanla Allah yolunda savaşırken ölen insan görece aynı ölümle karşılaşmaktadır. Peki, her iki ölüm aynı mıdır? İnsanın kendine hayat veren uğrunda kendini, hayatını kurban etmesi ve böyle bir ölümle ölmesi sıradan bir ölüm sayılabilir mi? Elbette aynı değildir. İslam hayatı da ölümü de bir ibadet anlayışı içinde karşılamayı ve gerçekleştirmeyi başararak, insanın sorumluluk bilincini kuvvetlendirmekte, dünyayı ve evreni bu pencereden görmeyi sağlamaktadır. İşte İslam’ın hayata ve ölüme bakışını anlayamayanların anlayamadıkları da budur. İslam hayata hayat farkı, ölüme ölüm farkı getirirken bu iki nokta arasında çokça seçenek sunarak insanın olgunlaşmasını sağlamaktadır.”
Sonra annesi, yarı ağlamaklı, arkadaşlarının başında geçen şu olayı anlattı:
“Arkadaşlarını babası Biga’da bir okulda hizmetli olarak çalışıyordu. O da tıpkı Ayşe’nin babası gibi, kurban gelince keserim diye bir kuzu satın almıştı. Kuzu adamcağıza alışmış, her yere beraber gider olmuştu. Büyüdü, serpildi, sevimli bir arkadaş oldu. Kurban yaklaştıkça da adamı bir düşünce aldı. Bu koyunu nasıl kurban edebilecekti. Bir türlü kıyamıyordu. Sonunda kararını verdi. Başka bir kurbanlık satın aldı. Onu kesmeyeceği için içi rahat olarak bayram namazına gitti. Her zaman olduğu gibi arkadaşı onu camiye kadar götürdü. Cami çıkışı yanına düştü. Önünde arkasında seğirterek eve geldiler. Koyunun tavırları sanki farklıydı. Adamın dizine sürtünüyor. Sonra yere uzanıyordu. Önce oyun oynamak istiyor diye düşündü. Bir an önce kurbanını kesmek istiyordu. O, diğer kurbanlığın yanına gitmesine izin vermek istemezcesine önüne geçiyordu.”
Ayşe,” niçin böyle yapmış olabilir” diye sordu.”
“Adam da bunu merak ediyordu. Ancak sonunda anladı. O koyun kurban olmak istiyordu. Sonunda adamcağız gözyaşları içinde o koyunu kurban etti. Bizim yapamadığımızı adam yapmıştı.”
Ayşe, babasının anlattıkları ile bu olayı birlikte, düşündü. Kurbanlık hayvanın niçin daha fazla sevildiğini, niçin daha fazla şefkatle okşandığını şimdi anlamıştı.