BİLDİĞİN YERE GİT

BİLDİĞİN YERE GİT


İhtiyarın inatçılığı tutmuştu.”Bildiğin yere git” diyor başka bir şey demiyordu. İhtiyar Onun sözlerini şaka zannediyordu. Onu tanımıyordu. Nihayetinde otuz liralık alış veriş yapmış bir müşteriydi. Hem Onu ne ilgilendirirdi. Hayat Onun hayatıydı. Kırk yıldır elinden bırakmadığı sigarayı, bırakacak değildi. Bu yaştan sonra yasak da umurunda görünmüyordu. Bu halini herkes bilir, ses çıkarmazdı. Bu huysuz ve tatlı ihtiyarın kendince bir ayrıcalığı idi. O her zaman dükkânda sigarasını içer, yasak diye takılanlara da o bildik sözü söylerdi.”Ben içerim, gidin bildiğiniz yere şikâyet edin”.

Müşterinin diğerlerinden farkı ise, sadece söylenerek kalanlardan olmamasıydı. İhtiyarın bilmediği de müşterin bu özelliğiydi. O gördüğü bir yanlışı, ilgililere hemen haber veren ve düzelmesi için gerekirse günlerce uğraşan bir yaratılıştaydı.

-Amca, kapalı alanda sigara içmek yasak. İçeride sigara içme.

-Ben içerim. Dükkân benim hayat benim.

-Ama bak ben rahatsız oluyorum, hem teyze de rahatsız oluyordur.

Dükkânda adamın yaşlı hanımı da vardı. Müşteri Onun da yardımını alarak adamı iknaya çalışıyordu.

-Ağzına sağlık oğlum, ben de söylüyorum ama dinlemiyor. Hem ben şeker hastasıyım. Ben de çok rahatsız oluyorum.

-Gördün mü bak bundan yalnızca sen etkilenmiyorsun. Bırakmazsan seni şikâyet ederim.

-Bildiğin yere git.

-Giderim de sonra arkamdan küfretme. Bunu sen istedin.

İlk diyalog böyle gerçekleşti. Müşteri ödemeyi yaptı ve çıktı. Sokağın başında ilgili yeri arayarak ihbarda bulundu. Biraz yürüdükten sonra, ödemeyi yapınca karşılığında bir belge almadığı aklına geldi. İhtiyar belge isteğini geçiştirmişti. Bu şikâyetten sonra bir de borcunu ödemedi diyebilirdi. Geri döndü.

İhtiyar aynı pişkinliği ile sigarasını tüttürüyordu. Müşteri otuz lira ödediğine dair bir not yazmasını istedi. İhtiyar yazıp imzaladı. Masanın üzerine koydu. Bu sırada içeriye üç kişi girdi. Bir polis, bir sivil, bir de zabıtadan oluşan gruptan biri;

-Hakkınızda şikâyet var, dedi.

-Dükkânda sigara içiyormuşsunuz. Kül tablasında sigaranın izmariti hala tütüyordu. İhtiyar, içmiyordum diyemedi.

-Kim şikâyet etmiş dedi. Ağzında dolandırdığı laflar anlaşılamadı. Müşteri:

-Ben şikâyet ettim dedi.

-Size söylemiştim. Bak teyze de şahit.

Teyzeye baktı. Teyze iki elini bacaklarını arasında kavuşturmuş, şoke olmuş şekilde yere bakıyordu. Oldu veya olmadı diyemedi. Az önce şikayetlenen Oydu. Şimdi kocası zor durumdaydı. Bir de kendisi bir şeyler söylerse, bu yaştan sonra adamla araları bozulurdu. Zaten bu genç müşteriye şaka yollu şikâyetinden de pişman olmuştu. Kocası mutlaka bu sözlerinin de hesabını sorardı.

İhtiyar öfkeden kıpkırmızı olmuştu. Burnundan soluyordu. Bir yandan da “bildiğin yere git” havası kalmamıştı. Aşağıdan alıyor, cezadan kurtulmaya çalışıyordu. Her şey ayan beyan ortadaydı. Aniden gelişmişti. Kötü yakalanmıştı.

Müşteri, masanın üzerindeki ödeme notunu aldı. Daha sonrasını merak ediyor olmasına rağmen dükkândan çıktı. Arkasına bakmadan yürüdü.

Google+ WhatsApp