
KESK’İN SİRKE
KESK, kamuda çalışanların kurdukları bir sendika. Kamu çalışanlarının çıkarlarını savunmak amacıyla kurulmuş bir sendika. Kurulduğu yıllardan bugüne kadar, haberleri manşetlerden düşmeyen bir sendika.
Sendikacılık denilince akla sol düşünce geldiği için, memur sendikacılığının yasalaşması ve bugüne gelinmesi sürecinde çok önemli bir payının olduğunu söyleyebiliriz. Eylem sendikacılığının öncüsü ve bayraktarı olduklarını da kabul etmeliyiz.
Bunda sol düşünce mensuplarının tümünde var olan devrimci, eylemci ve muhalif anlayışın, üyelerinden yöneticilerine tüm sol örgütlerde yerleşmiş olmasının payı büyük. Normalde sıradan memurların bırakın polisle karşı karşıya gelmeyi, en ufak bir idari soruşturmaya bile tahammülleri yoktur. KESK’in memurları eyleme ikna etmesi büyük bir başarı olarak kabul edilebilir.
Sendikanın başlangıçtan itibaren şiddeti de içeren eylemlerinde yalnızca memurların olduğunu söylemek ise zordur. Bu tür çatı kuruluşların çoğu zaman illegal örgütlerin kendilerine eylem alanı seçtikleri bir yapıya dönüştüğü de bilinmektedir. Her ne kadar gazete ve televizyonlar cop ve gaz yiyen öğretmenlerden söz etse de çoğu zaman bunlar memur değildirler. İleriki safhalarda başlangıçta memurları eyleme alıştırmak için göz yumulan grupların eylemleri ele geçirdikleri görülmüştür.
Bugün gelinen noktada, memur sendikacılığı içinde git gide marjinalleşen ve küçülen bir sendika haline gelinmesinde bu kontrol edilemez durumun etkili olduğu söylenebilir.
Türkiye demokratikleştikçe, hak arama konusunda bilindik yöntemlerin işe yaramaz hale geldiği görülmektedir. Kaldırımları sökerek, polise taş ve sopalarla saldırarak, Molotof kokteyli fırlatarak, sokakları savaş alanına çevirerek hak aranmadığını ve hak elde edilmediğini düşünen insanların, ne kadar sol düşünceye mensup olsalar da, bu çatı altında örgütlenmekten uzaklaştıkları bilinmektedir.
KESK gibi bir sendika için,28 Şubat darbecilerinin parlamentoyu kilitleyerek zorla kabul ettirdikleri eğitim yapılandırmasının, demokratik yöntemlerle seçilmiş bir parlamento tarafından değiştiriliyor olması, sokakların savaş alanına çevrilmesine gerekçe olamaz.
Devrimci olduğunu söyleyen grupların statükoyu devam ettirmek ve değişimi engellemek gibi bir görevleri de olamaz.
Türkiye solunun eski hastalığı olan milletin manevi değerleriyle savaş halinde olmak da dünyada solun geldiği yeri anlamamaktır.
Milletin büyük çoğunluğunun istediği, en azından yanlış bulmadığı Kur’an eğitiminin, Siyer eğitiminin seçmeli olarak okullarda okutulmasının, bir sendikayı bu kadar şiddete yöneltmesinin anlaşılması zordur.
Şiddet, söyleyecek sözü olmayanların başvurdukları bir yöntemdir. Şiddet ve hakaretle, milletin değerleriyle savaşarak bir sonuç elde edilemeyeceğini, geçmiş tecrübeler göstermiş olmalıydı.
Biz şiddet uygulamıyoruz, polis bize şiddet uyguluyor söylemi, medyanın bütün yanıltıcı tavırlarına rağmen millet çoğunluğunca itibar görmemektedir. Sizin eylemlerinizde bolca boy gösteren, yüzleri kapalı eylemcilerin, PKK’dan en uç sol fraksiyona kadar uzandığını sizler daha iyi biliyorsunuz.
Keskin sirke küpüne zarar veriyor. Bundan bilhassa KESK zarar görüyor. Sendikacılıkhareketi zarar görüyor.