
MUHAFAZAKÂRLAR KÜLTÜR SANATTAN ANLAMAZ
Böyle bir yargı doğru mudur?
Uygulama içinde bu yargıyı doğrulayacak çok veri olduğunu söyleyebiliriz. Muhafazakâr diye niteleyebileceğimiz iktidarlar, yerel yönetimler kültür sanat alanı ile ilgili Bakan veya bürokratlarını seçerken buna dikkat etmişlerdir. Ya solcu, ya ulusalcı, ya da milliyetçi kesimden kişileri bu tür görevlere getirmişlerdir. Mevcut hükümetin Kültür politikaları da böyle denilebilecek bir ekip tarafından şekillendirilmektedir. Yerelde de görev başında olanlar muhafazakâr tabanla uyumlu değillerdir. Demek ki, muhafazakâr bir iktidar kültür sanattan anlayan bir muhafazakâr bulamamaktadır. Muhafazakârlar kültür sanattan anlamamaktadır.
İşin pratiğine baktığımızda da benzer bir durumun olduğunu görürüz. Muhafazakâr aileler içinden kaçı çocuklarını güzel sanatlarla ilgili alanlara yönlendirmektedir. Özellikle popüler olan tiyatro ve sinema gibi konularda yetişmesi için fırsat vermektedir.
Muhafazakârların ilgi duydukları sanat alanları sınırlı alanlardır. Sanatın birçok alanında yokturlar.
Elbette bunun sebepleri vardır. Muhafazakâr bir insanın kendi kişisel dünya görüşü, sanat adına da olsa bazı şeyleri yapmasına engeldir. O da eğer bir sanat ve kültür alanında gelişmek isterse, hayatına yön veren kurallara uygun düşecek alanları seçmektedir. Biraz öncede söylediğim gibi bu alanlar ya çok dardır, ya da popüler değildir. Böyle bir görüntü muhafazakâr kişiyi kültür sanattan anlamaz konumuna düşürmektedir.
Öğrencilik yıllarımda tiyatroya ilgim vardı. Kendi yazdığımız eserleri oynuyorduk. Örnek olsun diye bunları anlatıyorum. Eserlerimizde bulamayacağımızı düşündüğümüz için hiç kız oyuncuya yer vermiyorduk. Zaten böyle bir arkadaş çevremiz de yoktu. Oyunlarımız kadınsız bir dünyanın oyunları oluyordu.
Öğretmen olarak görev yaptığım okullarda da tiyatro ile ilgilendim. Branşım dolayısıyla çok garip karşılandığımı biliyordum. Çünkü bu oyunlarda kız oyuncular da vardı. Kendi iç dünyamda öğrenciler içinde hayat görüşüme uymayan davranışların gelişmemesi için çok çaba sarf ettiğimi biliyorum.
İnsanlar, muhafazakâr diye niteleyebileceğimiz insanlar, TV karşısında oturup, dünya görüşlerine uymayan görüntüleri izleyebiliyorlar. Şarkıları, klipleri dinleyebiliyorlar. Konserlere gidebiliyorlar. Ama en azından kendilerinin, çocuklarının o işleri yapmasını da istemiyorlar. Biraz çelişkili bir durum söz konusu. Hadise’yi izlemekte hiçbir sakınca görmüyorlar. Onun bu şehre konser vermek için çağrılmasına karşı çıkıyorlar.
Bu çelişkileri kendi içlerinde yaşayan insanların, ülkeyi veya şehri yönetirken de benzer çelişkiler yaşamaları kaçınılmaz oluyor. Onlar da kendi içlerinde bu çelişkileri yaşamayacak kişileri bu görevlere getirerek kendilerini rahatlatmış gibi oluyorlar. Gibi oluyorlar sözlerini özellikle seçtim, çünkü bu durumda da kendi dünya görüşleri açısından sorumlulukları ortadan kalkmıyor.
Bir kısır döngüdür gidiyor. Kendi dünya görüşümüze uygun bir kültür sanat çalışması yapılamıyor. Çünkü önü tıkalı. Arandığında bu alanda yetişmiş kişi bulunamıyor. Muhafazakârlar bu işten anlamaz denilip kestirip atılıyor.
Oysa bu kültür ortamında verilmiş, şahika denilebilecek eserler var. Asırlarca kendi dünya görüşüyle uyumlu göz kamaştıran eserler verilmiş.
Bu ortamı yeniden doğuracak cesaret yok. Muhafazakârlar kültür sanattan anlamaz diyerek kendi korkularımızı örtüyoruz.