
İMAM-HATİP TARTIŞMASI
Zaman Gazetesi yazarı Mümtazer Türköne, İmam-Hatip Liseleri ile ilgili tartışmayı başlatan isim oldu. Ona göre bu okullar misyonunu tamamlamıştı. Yeniden açılmaya çalışılması yanlıştı:
“Söylenecek söz: İmam-Hatipler artık tarihi misyonunu tamamladı. Bu okullar vasıtasıyla toplumun din eğitimi ihtiyacını karşılamak artık doğru değil. Genel eğitim içine sokulan seçmeli dersler, zaten bu okulların gördüğü ihtiyacı karşılayacak. Artık miadını dolduran bu okullarda ısrar etmek, sadece bu okullardan mezun olanların nostaljik özlemlerini tatmin eder. Ne din eğitimine, ne de eğitim sistemine bir katkı sağlamaz. Genel eğitim sistemi, bu modelin baskısı altında ezilir. Daha ötesi din eğitimi ihtiyacını hep devlet iktidarının sınırları içine hapseder. Siyaset bu mevzu üzerinden kutuplaşmaya ve verimsiz tartışmalara sürüklenir.”
Böyle bir tartışmanın Türköne tarafından başlatılmasını şaşırtıcı bulan Hayrettin Karaman hiç böyle tartışmalara girmediği halde Türköne’yi eleştirdi:
“İmam Hatiplilerin muhafazakârlığı "körü körüne maziden devralınanı korumak ve bunların köklü değişimine karşı çıkmak" şeklinde değildir. İmam Hatiplilerin korumak istediği, mahiyetine aykırı olarak değiştirilmesine karşı çıktığı değer İslam'dır. İmam Hatipliler "İslam'dan uzaklaşmış toplumu yeniden İslam'a götürme" davasını benimsemiş -bu manada- inkılâpçı bir nesildir. Bugün Türkiye'de bir "İslami hegemonya"dan söz etmek tutarsızdır.”
Gazeteci Cemal Nar ise eleştirinin dozunu artırarak şöyle seslendi:
“ Sonra Sayın Türköne, bu okullar bir ihtiyaçtan dolayı açıldı ve o ihtiyaç hala devam ediyor. Bugüne kadar millete sorun açmadı, gelecekte de açmaz. Sorunu din ile millet ile sorunu olanlar açıyor. Hırsızı başka yerde ara sen.”
Mümtazer Türköne bu eleştiriler karşısında kendini savundu ve görüşünde ısrar etti:
“ Ben İmam-Hatiplerin geçmişte büyük bir boşluğu doldurduğunu ve imkânsız gibi görünen bir görevi hakkıyla yerine getirdiğini düşünüyorum. Dün dünde kaldı. Dün, vatandaşın dinini ve din eğitimi ihtiyacını, "bu millet adam olmaz" diyerek vesayet gerekçesine dönüştüren bir zorba azınlık devleti yönetiyordu. Peki ya bugün? Dünle bugün arasındaki fark burada yatıyor. Dünün muhalif eğitim kurumlarını bugün devleti ayakta tutan sütunlardan birine mi dönüştüreceğiz? Bugün İmam-Hatiplere hangi misyonu yükleyeceksiniz?”
Fikrini savunmasında haklı ve mantıklı gerekçeler bulunabilir. Ancak İmam-Hatip Liselerinin misyonunun bittiği iddiasının asıl gerekçesi bu değildir. Kendisinin de içinde bulunduğu topluluk yıllardır, açılan özel okulları gerekçe göstererek zaten bu iddiayı dile getiriyorlardı. Kendisinin ilk yazısında da zaten asıl bu noktaya vurgu yapılmıştı. Eleştirenlerin dikkatlerinden kaçan o satırlara bir daha bakalım:
“ Bugün bu okullara duyulan ihtiyacı karşılayacak alternatifler var. Toplum, her ara dönemde mağdur edilen bu okullara alternatif eğitim kurumları oluşturdu. Din eğitimi ihtiyacı artık organik ve daha samimi şekillerde karşılanıyor. Sivil toplum gelişti. Devletin himayesine girmeden gelecek nesilleri yetiştirecek sağlam kurumlar ortaya çıktı. Din eğitimi ihtiyacı genel eğitim içinde artan oranlarda doğrudan sivil toplum organizasyonları tarafından karşılanıyor. “