OKULA GÖNDERSEK Mİ?

OKULA GÖNDERSEK Mİ?


Okullar açılmaya yaklaşırken aşağı yukarı her evde aynı konu tartışılıyor. Herkesin kafası karışık. Medyada olumsuz bir kampanya yapılıyor, öğretmenler umut verici konuşmuyorlar. Gazeteler öğrenciler için yeterlilik testleri sunuyorlar. Benzer testleri öğretmenler de yapıyorlar. Kimisi anaokuluna yazdırın, kimisi de birinci sınıfa yazdırılabilir diyor.

Bakan ise yaptığı açıklamada, birinci sınıflar, oynayarak öğrenecek deyip uygulamayı savunuyor: " Daha önce 31 Aralık tarihinde 6 yaşını dolduracak olanlar, eylül ayı itibarıyla okula alınıyordu. Yani 68 aylık olanlar zaten alınıyordu. Yeni uygulama ile bu sadece iki ay öne çekilmiş oluyor. Ancak eskiden şöyle bir durum vardı: 68 aylık çocuklarla, 84 aylık çocuklar (7 yaşındakiler) aynı sınıflara konuluyordu. Aradaki yaş farkı 18 aya kadar çıkıyor! Şimdi biz bunu 66 aya çekerek en fazla 72 aylıklarla birlikte, bu farkı 6 aya indiriyoruz. AB'nin 14 ülkesinde, çocuklar 60-64 aylıkken ilköğretime alınıyor. Önemli olan çocuğun eğitime başladığı yaş değil, önemli olan psikolojik hazırlık ve uygun müfredat. Şimdi biz çocuğu oyun oynatarak eğiteceğiz. 60 aylık çocuğu, velisi isterse durumu da uygun ise AB ile birlikte hazırladığımız müfredatı uygulayacağız."

Bir önceki yazımda da ima etmiştim. Bizim Bakan iyi bir akademisyen ve bürokrat. Yukarıdaki açıklamaları okuyunca kâğıt üzerinde bir sorun olmadığı düşünülüyor. Ancak daha hayata geçirilemeden sistemin yeterliliği tartışılıyor. Toplum, psikolojik olarak böyle bir yapıya hazır olmadığını, çeşitli vesilelerle gösteriyor. Sanki Bakanın açıklamalarını toplum kendi kendini kandırma olarak algılıyor. İnsanlar çocuklarını okula göndermemek için çeşitli bahane ve yollar aramaya başlıyorlar. Bunlardan birini de doğrudan Bakan öneriyor. Çocuklarınızı okula göndermek istemiyorsanız doktordan rapor alın diyor.

Neredeyse okullar açılacak ve bu mini mini birincileri okutacak öğretmenler, yeni müfredattan da kurulan bu yeni sistemden habersizler. Herhalde 1 Eylül’de okullarına döndüklerinde bu konuyla ilgili bilgilendirilecekler. Eğer bu bilgilendirme, okullar tatil olmadan önce yapılan bilgilendirme gibi olacaksa, bilgilendirmeden çok bilgilendirmeme olarak algılanacaktır.

Yaz dönemi seminerlerinden sonra bu seminerlere katılan öğretmenlerin bu 66 ay konusunda müspet konuşanını görmedim. Oysa bu seminerler sonunda öğretmenlerin canı gönülden velileri bilgilendirip, çocukları okula gönderme seferberliği içinde olmaları gerekirdi. Tam tersine onların yaklaşımları velilerin kafalarını daha fazla karıştırdı.

Şimdi birinci sınıfa derse girecek öğretmenler, altı ay bu çocuklarla oyun oynayacaklar. Peki, nasıl oyun oynayacaklarını biliyorlar mı? Altı ay bu çocuklarla ne yapacaklar?

72 aylık olanlar, okuma yazma öğrenecekler,66 aylıklar oyun oynayacaklar. Her iki grupta ikinci sınıfa geçecekler ve sonraki eğitim hayatlarında eşit şartlarda yarışacaklar. Siz olsanız sizin kafanız karışmaz mı?

Koskoca Bakan boş konuşmayacağına göre, çocukları okula göndersek mi?

Google+ WhatsApp