KAYSERİ YENİDEN DOĞUŞUN MERKEZİ

KAYSERİ YENİDEN DOĞUŞUN MERKEZİ


Kayseri merkezinde, meydanda durup, bir kilometrelik alana baktığınızda ne görürsünüz? Hele yeni yapıları yok sayın ve bir daha bakın. Göreceğiniz tarihi eserler, sadece taş yapılar değildir. Bir devrin tanıklarıdır.

Bir kısmı hala ayakta olan bu eserlerin isimlerine ve yapılış tarihlerine bir göz atalım:

Gevher Nesibe ve Gıyasiye medreseleri 1206

Seracettin Medresesi 1238

Hunat Medresesi 1238

Sahabiye medresesi 1267

Hacıkılıç Medresesi 1249

Gülük cami ve medresesi 1210

Melik Mehmet Gazi medresesi (Camii Kebir yanı) 1143’ten önce

Pervane Bey Medresesi (Kapalı Çarşı yanında) 1267’den önce

Hacı Hasan Medresesi (Düvenönü) 1193

Yine bu tarihlere yakın zamanlarda inşa edilmiş olan, Avgunlu, Hatuniye ve Köşk medreseleri.

Bu tarihler Selçukluların zayıfladığı son dönemleri veya beylikler dönemleri diyebileceğimiz tarihlere denk geliyor.

Burada bir devletten ziyade bir medeniyetin temelleri atılmış. Şehrin çıkışlarında yapılmış olan iki kervansarayın yapılış tarihleri de bunu gösteriyor. Sultan Hanı 1236,Karatay Hanı 1240.

Türkler Anadolu’da gerçek bir medeniyetin temellerini ilim ve irfan ile atmışlardır. Bu kökler üzerine kurulan Osmanlı Devleti bu yüzden uzun asırlar boyunca hep muzaffer olmuştur.

Böylesine bir ilim merkezi olan Kayseri devrin büyük alimlerinin de ya çıkış noktası yahut uğrak yeri olmuştur.

Mevlana’nın Hocası olan Seyyid Burhanettin’in Kayseri’ye geliş tarihi 1231’dir.Hacı Bektaşı Veli’nin doğumu 1209, vefatı 1271’dir.Ahi Evren’in Kayseri’de “ahilik” teşkilatını kurduğu ve Kayseri’de bulunduğu yıl 1204’dür.1261 yılında vefat etmiştir. O yıl Davud’el-Kayseri dünyaya gelmiştir. Kayseri’de yetişen bu büyük alim Osmanlı medreselerinin kurucusu olmuştur.1336’da Orhan Gazi döneminde Bursa’daki medresenin Baş müderrisi olmuştur.

Bu tarihleri bir de ülkeler kalemle mi, kılıçla mı fethedilir sorusu ile değerlendirmek gerekir. Bu tarihler aynı zamanda büyük Moğol istila ve katliamına da denk gelmektedir. Moğollar büyük bir güçle yakıp yıktıkları bu diyarları kısa süre sonra terk edip gitmişlerdir. Büyük kayıplarına rağmen buralara adalet ve ilimle gelenler yeniden ve daha güçlü olarak ayağa kalkmışlardır. Atılan sağlam temeller üzerinde yeniden birlik ve beraberlik sağlanmış ve güçlü bir devlet kurulmuştur.

Kayseri o tarihlerde ticaret merkezi, ilim merkezi, ahilik gibi bir büyük sivil toplum örgütünün merkezi olduğu gibi zaman zaman da siyasi bir merkez olmuştur.

Kısaca yeniden doğuşun merkezi olmuştur.

Bugün tarihin dönüp, Kayseri’ye yeniden benzer bir rol biçtiği zamanlardayız. Biraz daha genişleterek söylersek, Anadolu’ya rol biçtiği dönemlerdeyiz. Bir zamanlar Yesevi okulunun attığı oklarla anadoluya ulaşan çağrının bu sefer anadoludan tüm dünyaya ulaşması zamanındayız.

İlimle, irfanla, kültürle, sanatla, ardı sıra çil çil kubbelerle, bilinmeyen coğrafyalara yeniden doğmak zamanıdır.

Bunun için Kayseri yeniden, ticaret, sanayi ve siyasetin merkezi olduğu gibi, ilmin ve kültürün de merkezi olmak zorundadır.

Google+ WhatsApp