
ÖZLEM KAVUŞMAKLA BİTER Mİ?
Pazar günü yakınlarımızı kutsal yolculuğa uğurladık. Geçen yıl bu sıralar bizim içimiz kıpır kıpırdı. Allah nasip etti, gittik. Yakınlarımızı uğurlarken içime bir hasret çöktü.
İlkadım Dergisinde 2008 yılında bir yazı yazmıştım. Başlığı “Özlem Kavuşmakla Biter mi” idi. Sanki o gün bu günü yazmıştım:
“Kâbe'nin yolları bölük bölüktür
Benim ciğerciğim delik deliktir
Dünya dedikleri bir gölgeliktir
Canım Kâbe'm varsam sana
Yüzüm gözüm sürsem sana
Eşim dostum yüklesinler yükümü
Komşularım helal etsin hakkını
Görmez oldum ırak ile yakını
Canım Kâbe'm varsam sana
Yüzüm gözüm sürsem sana
“Yanık sesiyle bir hafız, Yunus’un ilâhisini okuyor. Her okunuşunda içimden bir şeyler kopuyor. Davet midir, kısmet midir? Eğer davet ise davet umumi değil mi? Eğer kısmet ise ne zaman? Kuralar çekiliyor ve her seferinde umut başka bir bahara kalıyor. Yoksa geç mi kaldım? Tüm bahaneleri yok edip önce mi davranmalıydım? Sabırsızlığım doğru mu? İçimde büyüyen özlem yüreğimi yakıyor. Yoksa böyle bir özlem, her yıl hac heyecanı yaşamak da bir ayrıcalık mı? Duygularımı tartıyor kendime teselliler arıyorum. “Özellikle Ramazan ayında tüm TV’ler Kâbe’ye yöneliyor. Kâbe’nin etrafında kelebekler gibi pervane olan milyonları evimize taşıyor. Asr-ı saadete uzanıp, geçmişi günümüze getiriyorlar. O topraklarda yaşananlar Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem ve sahabenin yaşadıkları olaylar olayların geçtiği yerler gösteriliyor. “Siz de bu hasreti duyuyor musunuz? Medine ve Ravza denilince kan basıncınızda bir değişme oluyor mu? Bir arkadaşınız Hacca gidiyorum, Umre’ye gidiyorum, hakkını helal et dediği zaman gözyaşlarınızı engellemekte zorlanıyor musunuz?
“Bu soruların cevapları her yıl Ramazan ayının akabinde, hac için yavaş yavaş hazırlanmaya başlayan dost ve arkadaşlarınızı gördüğünüzde yüreğinize ağır bir yük gibi gelip oturuyorsa, binlerce, milyonlarca müslüman gibi sizin içinizde de her geçen yıl artarak büyüyen hac özlemi var demektir. “ İsterse defalarca umreye gitsin, Kâbe’ye yüz sürsün, Peygamber şehrinde yaşasın… Hac özlemi başka...”
Yazıdan bir kısmını buraya aldım. Son cümlesi ise şöyleydi: “Bir daha, bir daha gitse de oraya yüreğini bağlamış müslümanın özlemi salt kavuşmakla biter mi?”