
TERÖRÜN PANZEHİRİ DİN
Anayasalar yapılırken konjoktürel nedenler de etkili olmuştur. Mevcut anayasa büyük bir terör dalgasından sonra yapılmıştır. Din Eğitiminin terörü önlemede ne kadar önemli olduğu görülmüş, anayasanın yapılması ve uygulanmasında bu gerçek gözetilmiştir.
Bugün de büyük bir terör dalgası ile karşı karşıyayız. Bugünkü terörün adı bölücü terördür. Irkçı ve din dışı bir ideolojinin hakim olduğu terör dalgası maalesef güvenlik tedbirleri ile yok edilememiştir.
Yeni anayasa yapılırken bu gerçek de dikkate alınmakta, vatandaşlık tanımından diğer hak ve özgürlüklere kadar bir dizi değişiklik düşünülmektedir.
Ancak bazı gerçekler de gözden kaçırılmaktadır.
Ayrılıkçı anlayışların oluşmasına neden olan uygulamaların ve anlayışların değiştirilmesinde, birleştirici en temel unsur olan din konusundaki yanlışların düzeltilmesi es geçilmektedir.
Yine konjoktürel nedenlerle laik, ırkçı ve ideolojik bir devlet oluşumunu sağlayan anayasal süreçler esnasında gözetilmeyen toplumsal gerçekler, bir sonraki anayasa yapımında karşımıza sorun olarak çıkmaktadır.
Modern devlet anlayışında tabulara yer olmamasına rağmen elimizi kolumuzu bağlayan, kendi ellerimizle oluşturduğumuz tabular nedeniyle çözümler üretememekteyiz.
Biliyoruz ki terörün panzehiri dindir. Bölücü terörün de panzehiri dindir. Terörün yoğun yaşandığı bölgelerde tabularımızla yok ettiğimiz toplumsal gerçekler ve örgütlenmeler, bugün ihtiyaç olarak karşımıza gelmektedir. Ancak elimiz kolumuz bağlı olduğu için çözüm yolunda adımlar atamıyoruz.
Bölgeyi iyi bilenlerin dile getirdikleri iki gerçek vardır. Yeni anayasa yapım sürecinde bu iki gerçeğin dikkate alınması gerekmektedir.
Bu iki gerçekten birincisi, tekke ve zaviyelerin ortadan kaldırılması ile zayıflayan ve yok olan tasavuffi, tarikat örgütlenmeleridir. Bölgenin tümünü ve sınır aşan coğrafyaları bile etkileyen bu yapılanmanın yerini terörist örgütlenmeler almıştır.
İkincisi de bölgede çok etkili olan medreselerin ortadan kaldırılmasıdır.
Bir seferinde göstermelik bile olsa bir medrese icazet törenine katılmıştım. Göstermelik olduğunu ifade ettiğim bir törenin bile nasıl bir kurumsal yapı olduğunu görmüştüm. Geçmişi asırlara dayanan böylesi kurumsal yapılarımızı ortadan kaldırırken doğacak boşlukları hesap edemedik.
Yeni anayasa yapım sürecinde bölgedeki dindar halkın eksikliğini gördüğü ve ihtiyaç hissettiği boşlukların da doldurulması gerekmektedir.
Madem yeni anayasa entelektüellerin deyimiyle “demo” nun anayasası olacaktır, öyleyse halkın çoğunluğunun benim diyebileceği ve taleplerini karşılayan bir anayasa olmalıdır.
Dini özgürlükler konusunda, çoğunluğun talepleri ertelenemez. Oluşturulmuş tabular nedeniyle insan haysiyetini öncelemeyen bir anayasa yapılamaz.
Madem pantolon dar gelmekte ve sıkmaktadır, yeni ve dar gelmeyen ve sıkmayan bir pantolon ihtiyacı vardır, öyleyse bünyenin hiçbir yerine zarar vermeyen, sıkmayan, dar veya geniş gelmeyen yeni bir pantolon gereklidir.
Dini özgürlükler bir de bu açıdan görülmelidir. Gerekliliği bir de bu açıdan değerlendirilmelidir.