İKİ ÇANAKKALE VAR

İKİ ÇANAKKALE VAR


Gördüğümüz kadarıyla hala iki Çanakkale var. Daha doğrusu Çanakkale savaşları ve sonuçları konusunda yerleşmiş iki algı var. Bugün yaşanan, dün olduğu gibi bu iki algı arasındaki çatışmadır. Bu iki algının taraflarının kendi cephelerini güçlendirme çabalarıdır. Görünmeyen bir cepheleşme vardır. Görünmeyen cephelerde Çanakkale savaşı hala devam etmektedir.

Birinci cephenin algısı şöyledir: Çanakkale savaşları, Kurtuluş Savaşı Kahramanı Mustafa Kemal’i ortaya çıkarmıştır. Türkiye Cumhuriyetine gidilen yol Çanakkale’den geçmiştir. Bu zafer Büyük Türk Milletinin zaferidir. Yeni devletin temelleri ve ilkeleri uğruna bu savaş yapılmıştır. Onlar hayatlarını feda ederek bugün geldiğimiz ileri seviyenin gerçek kahramanları olmuşlardır. Bu cephe, yazdıkları kitaplar ve rehberlik bilgileri ile Bu Çanakkale algısını güçlendirme çabası içindedir.

İkinci cephenin algısı ise şöyledir: Çanakkale iman ile küfrün savaşı idi, savaşı iman cephesi kazanmıştır. Bu cephenin sözcüsü Mehmet Akif Ersoy’dur. Hem İstiklal Marşında hem de o meşhur Çanakkale şiirinde bunu anlatır: Top tüfekten daha sık, gülle yağan mermiler... Kahraman orduyu seyret ki bu tehdide güler! Ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından; Alınır kal'â mı göğsündeki kat kat iman? Hangi kuvvet onu, hâşâ, edecek kahrına râm? Çünkü te'sis-i İlahi o metin istihkâm.

Buradaki savaş İslam için, tevhid için, Kur’an için yapılmıştır. İnsanlar ancak böyle kutsal değerler için şehit olurlar: Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor, Bir hilâl uğruna, yâ Rab, ne güneşler batıyor! Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş asker! Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer. Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor tevhidi... Bedr'in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi.

Uzun yıllar Çanakkale’nin unutturulmaya çalışıldığı da düşünülecek olursa şu mısraların önemi daha iyi anlaşılır: Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın? 'Gömelim gel seni tarihe' desem, sığmazsın.

Gerçekten o şehitlerin bir kabri yoktur. Orada ölen düşman askerlerinin bile anıtları, mezarları varken, orada şehit olanların unutulması, unutturulması anlaşılamaz. Bu kadar şehidin olduğu bir savaşın tarihe gömülmesi de mümkün değildir. Ne o şehitler unutturulabilir, ne de uğruna şehit oldukları değerler yok edilebilir.

Bu ikinci algının dalga dalga büyümesinin şehitlerin çağrısı olduğu, milletin de bu çağrıya karşılık vererek vefa gösterdiği düşünülebilir. Çanakkale’de düşmanın öğrenip, itiraf ettiği bu milletin elinden Kur’anı almadıkça yenemezsiniz gerçeğinin, işgalcilerin çekilmesinden sonra uygulanmaya çalışılan bir proje olduğu da hatırlatılmaktadır. Hala başka algılar oluşturularak, uğruna savaşılan ve fedayı can edilen değerlerin yok edilmeye çalışıldığı ifade edilmektedir. Aynı zamanda o şehitlerin ruhlarının buna izin vermeyeceği de, vermediği de dile getirilmektedir: Sen ki, a'sâra gömülsen taşacaksın... Heyhât, Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihât... Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber, Sana âğûşunu açmış duruyor Peygamber.

Google+ WhatsApp