
LA AHAD
Suriye’nin ateşi yükseldikçe bizim de ateşimiz yükseliyor. Başbakanın yüksek perdeden verdiği demeçler de artık içimizi soğutmuyor. Katliam arttıkça, görmezden gelme duymazdan gelme imkânı da kalmıyor. Zulme sessiz kalmak, boyun eğmek kadar incitici.
Pazar günü Suriye muhalefetinden beş kişi ile beraberdik. Misafirlerimizin üçü Türkmen, ikisi Arabdı. Türkmen kardeşlerimiz sayesinde rahatlıkla konuştuk. Daha doğrusu onları dinledik.
Onların ağzından not aldıklarımı özetle aktarmak istiyorum:
“Suriye’de bir iç savaş yok. Esad rejimi ile halk arasında bir savaş var. Suriye’de küçük bir azınlık olan Nusayriler dışında Hıristiyanlar dahil, hiçbir etnik kesim Esadı desteklemiyor. Burada yürütülen savaş bir mezhep savaşı değil. Esad, böyle olmasını istiyor veya bölge devletlerini bununla tehdit ediyor.
“Esad yanlıları duvarlara hiç kimse kalmayıncaya kadar Esad yazıyorlar. İlla Esad yazarak halkı tehdit ediyorlar. Halk da bunun altına” La Ahad” yazarak kimse kalmayıncaya kadar hayır diyor.
“Şehirlerin dörtte üçü harabeye dönmüş durumda. İnsanlar canlarını kurtarmak için bir şehirden diğerine kaçıyorlar. Üzerlerine bombalar yağıyor. Bombalar etnik kimlik ayırmıyor, çocuk kadın ayırmıyor. Yaralılar hastanelere götürülemiyor. Rejim yararlıları hastanelerde katlediyor. İki liralık kan torbası bulunamadığı için insanlarımız şehit oluyor.
“İçeriden haber gönderilemiyor. Kitlesel eylemlerde resim çekenler ve tekbir getirenler keskin nişancılarca anında şehit ediliyor.
“Günde beş yüz kişi şehit ediliyor. Türkmenlerin kaybı 2500 kişi. Çatışmaların büyük kısmı Türkmen bölgelerinde yaşanıyor.1500 kadına tecavüz edildi. Sadece bir yerde askerler elli beş kadına tecavüz ettiler. Bunlardan 15’i, 13 yaşından küçük kız çocuklarıydı.
“23 milyon nüfuslu ülkede gayri resmi bilgilere göre, Nusayriler sadece yüzde beşi oluşturuyorlar. Kürtler, Türkmenler, Dürzîler, Hıristiyanlar, aleviler çıkarıldığında geriye kalan halk Sünni Arablardan oluşuyor. PKK’lı Kürtler var ama Kürtlerin hepsi PKK’lı değiller. Türkiye Suriye sınırı 900 kilometre ve sınıra yakın bazı bölgelerde Kürtler var. Aralarda Türkmen ve Araplar olduğu için coğrafi olarak bir araya gelmeleri imkânsız.
“Biz Türkiye’nin savaşa girmesini istemiyoruz. Biz kendi savaşımızı veriyoruz. Bu savaşta en çok silaha ihtiyacımız var. Taş atarak helikopter düşürmeye çalışıyoruz. Dağda savaşan mücahidin ayağında terlik var. Türkiye, sığınmacılara yardım ediyor. Ama içeride daha fazla ihtiyaç var. Yardım kuruluşlarının ve Türkiye Müslümanlarının içeriye yardım etmeleri gerekiyor.
“Kayserililerden acil olarak şunları istiyoruz:
1-Biz yaralılarımızın Antakya’da değil, Kayseri’de tedavi edilmelerini istiyoruz. Antakya’da Şebbiha (Esad yanlısı Milis) var. Şu an acil bakıma ihtiyacı olan yirmi yaralı var.
2-Yaralılar için tıbbi malzeme istiyoruz. İçerideki yaralılar için.
3-Gıda ve giyecek yardımı yine içeride olanlar için.
4-Türkiye’de daha önce kendi imkânlarıyla okuyan öğrenciler, ülkelerinde aileleri işlerini kaybettiği için bursa ihtiyaç duyar hale geldiler. Onlara yardım edilmeli.
5-Şehirlerde Suriye halkıyla dayanışma grupları oluşturulması, çevre illere de bu taleplerin iletilmesi.”
“Suriyeliler Türk Devleti ve hükümetinin yanlarında olduğunu Müslüman Türk halkının da yanlarında olduğunu bilmek ve görmek istediklerini, bugün sıranın Türkiye’de olduğunu söyleyerek; kardeşin kardeşinde bu kadar hakkı olduğunu ifade ediyorlar.”
Özetle Suriye’de savaş illa Esad diyenlerle Ahad diyenler arasında devam ediyor.
Ramazan ayında sevabı katlamak ve ümmet olduğumuzu hatırlamak için önümüzde bir fırsat var. Hayır, hasenat, fitre ve zekâtınız bu sefer de Suriye’ye olsun.