
KÂBE’NİN REVAKLARI
Önce Yusuf Yerli “Benim Çılgın Projem” diyerek dikkat çekti. Sonra MÜSİAD Şube Başkanı İsmail Ruhlukürkçü bir açıklama yaparak konuya başka bir boyut kazandırdı. Kâbe’nin Ecdadımız tarafından yapılan revaklarından söz ediyorum. Eğer yıkılacaksa, kaybolmasın, taşınsın düşüncesinde olanlar harekete geçerek yetkilileri uyardılar. Baraj altında kalan veya yıkımı zorunlu olan bu tür tarihi yapılar aslı bozulmadan taşınabiliyor.
Gerçi yıkılıp yıkılmayacağı kesinlik kazanmış değil. Suudi Yetkilileri yıkım haberlerini doğrulamıyorlar. Ancak konuya duyarlı olanlar aynı tavrın “Ecyad Kalesi”nde de söz konusu olduğunu ve tarihi yapının yıkıldığını söylüyorlar.
Türkiye’nin sınırlarımız dışında kalmış tarihi eserlerimiz konusunda çok da duyarlı davrandığı söylenemez. Yine de iyi birkaç örneğe dayanarak ve başka milletlerin bu konulardaki duyarlılığını da dikkate alarak, kutsal topraklardaki ecdat yadigârı eserlere sahip çıkılmasını isteyebiliriz.
Yalnızca Kâbe’nin revakları değil, tarihi başka eserlerimiz de ilgi bekliyor. T:C.Devletinin imkânları buralara ulaşabilir. Öncülük edilmesi halinde kadirşinas milletimiz de varıyla yoğuyla bu işe katkı sağlayabilir.
Bizim de Hac esnasında dikkatimizi çeken bazı eserler korumaya alınabilir restore edilebilir.
Mesela su kemerleri: Arafat’tan Müzdelife’ye giderken yolun sağ tarafında görünen su kemeri Mekke’deki ecdat yadigârı eserlerden biri olarak zamana karşı direnmeye çalışıyor.
Kanuni Sultan Süleyman'ın kızı Mihrimah Sultan tarafından Mekke'nin su ihtiyacını karşılamak üzere 1560'lı yıllarda inşa edilen ve Arafat'ta bulunan Ayn-ı Zübeyde suyunu Mekke'ye ulaştırarak şehri suya kavuşturan tarihi yapı, şimdi kaderine terk edilmiş durumda.
Dile kolay, tam 460 yıl boyunca Mekke’ye gelen hacıları suya kavuşturan yaklaşık 25 kilometre uzunluğundaki su kemeri bugün sadece Türklerin ziyaret ettiği bir tarihi eser olarak ayakta kalmaya çalışıyor.
Mesela Askeri kışla:
Mukaddes topraklara ziyarete gelen fakir hacıların hastane ve barınma ihtiyaçlarını karşılamak için Ulu Hakan 2. Abdülhamit Han tarafından yaptırılmıştır.
Kâbe-i Şerif yakınlarındaki Cervel mevkiinde yapılan bina 600 kişilik misafirhane, bir hastane ve bir eczaneden meydana gelmişti.
1894 yılında yapımına başlanan misafirhane, 50.000 lira harcanarak 1897 yılında bitirilmiştir. Yıllarca fakir hacılara hizmet veren misafirhane, 2. Abdülhamit'in tahtan indirilmesi ve Mekke'deki bazı kabilelerin isyan etmesi nedeniyle 1908 yılında kışlaya çevrilmiştir.
Mesela Medine’deki tren istasyonu.
Son olarak da Kâbe’deki revaklar:
Kâbe’nin yüksekliğini aşmayan revakların planı Kanuni Sultan Süleyman'ın emri ile Mimar Sinan tarafından hazırlanmıştı. 1590 yılında Sinan'ın talebesi olan Mimar Mehmet Ağa revaktaki sütunlara yenilerini ekledi, ağaç direkleri ve kemerleri mermer kullanarak yeniledi.
Tamamı 500'ü bulan revaklar şimdi Osmanlıdan kalan son hatıra olarak kaderini bekliyor.
Revaklar, mutlaka yerinde güzeller. Gölgesinde milyonların asırlar içinde dualar ettiği ve gözyaşı döktüğü bu tarihi yapıların kaybolmasına da gönül razı olmaz. Eğer kaldırıp getirebileceksek, Kayseri’ye getirmek, Mimar Sinan’ın doğduğu şehre, taşı konuşturan, taştan şaheserler yapan bir Usta’nın şehrine taşınması ayrı bir güzellik olacaktır.