GÖMEÇ’İN FASULYESİ, CIRGALAN’IN BİBERİ

GÖMEÇ’İN FASULYESİ, CIRGALAN’IN BİBERİ


Bizim kuşak geçmiş zamanın güzelliklerini unutamıyor. Zamanımıza taşımaya çalışıyor. Kocasinan belediye başkanı da bizim gibi düşünüyor. Küçüklüğünde anasının pişirdiği lezzetlerin yaşamasını istiyor.

Eskiden böyle büyük marketler yoktu. Poşet içinde hazır paketlenmiş ve içinde ne olduğunu bilmediğimiz kuru gıdalar bulunmazdı. Ya herkes kendi köyünün ürünlerini tüketir, ya da bu işlerle uğraşanlar isimleri ile müsemma gıdaları farklı fiyatlarla satarlardı. Herkesin alış veriş yaptığı yerler bile belliydi. Her mevsimin gıdaları alınır, ambarlarda muhafaza edilirdi. Hali vakti yerinde olanların bizzat kendi tedarikçileri oludu. Onlara Kuru fasulye Gömeç’ten, biber Cırgalan’dan, yoğurt başka bir yerden gelirdi.

Özellikle şehrin eşref takımı için yakın köyler çok önemliydi. Oralarda gıdanın hangisinin daha iyi olduğu bilinirdi. Uzak ilçe ve köylerden zaten bu ürünlerin ulaşması ve pazarlanması sorunu vardı. Yakın köylerin şehirde ürünlerini rahatlıkla getirip, satabilecekleri esnaf vardı. Ben hatırlıyorum. Çocukluğumda düvenönünde küçük caminin yanında sıra sıra baraka dükkânlar vardı. Bizim köylüler(Yemliha) orada bir dükkâna gelirlerdi. Köy otobüsü de orada dururdu. Hayrullah Emmi diye sakallı bir amca vardı. Köylülerin getirdikleri ürünler o kadar çeşitli değildi. Yoğurt, pekmez gibi ürünlerdi. Küleklerle yoğurt gelirdi. Hayrullah Emmi o yoğurtları satar, külekler tekrar köye sahiplerine gönderilirdi. Sonradan öğrendim ki, bu Hayrullah Emmi, Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül’ün dedesiymiş.

Şehirde insanların hayatı birbirine benzerdi. Bugün ki gibi zenginle fakirin yaşayışları farklı değildi. Kış için herkes gücü yettiğince erzak hazırlardı. Neredeyse herkesin evinde benzer yemek kaynardı.

Köylüler de ürünlerini kolay satamazlardı. Öyle ahım şahım ziraat de yoktu. Elde ettikleri ürünleri satarak başka ihtiyaçlarını karşılarlardı. Bu alış verişlerden dostluklar oluşmuştu. Herkes her yerden alış veriş yapmazdı. Çoğu zaman harmana ertelenen ödemeler dolayısıyla, ancak kendi ahbabından alış veriş tercih edilirdi.

Başkan Bekir Yıldız da biz de geçmişe dönemeyiz. Fasulye aynı fasulye ama lezzet aynı değil. Bilmem anam pişirmediği için mi, yoksa eski ağız tadımız kalmadığı için mi? Yine de insanın damağında geçmişten lezzetli izler bırakmıyor değil.

Başkan Yıldız da, biz de biliyoruz, eski devirlerin bir nostalji olduğunu. Yine de geçmişe özlem güzel. Geçmişi yaşatmak güzel. Köylünün ürününün para etmesi güzel. Ürünlerin doğal yapısının korunması güzel. Bir ve beraber olmak güzel.

Google+ WhatsApp