HAKKI KORUMAK İÇİN GÜÇ GEREKİR

HAKKI KORUMAK İÇİN GÜÇ GEREKİR


İslam, doğuşundan itibaren, yok edilmek, boğulmak istenmiştir. Hak olmasına rağmen, var olmak için güce ihtiyaç duymuştur. Ekonomik, askeri bir güçle kendini muhafaza için her seferinde saldırıları göğüslemiştir. Kimi malıyla, kimi canıyla saldırılara siper olmuştur. Allah zalimlere karşı tıpkı onlar da olan güçlere sahip olmamızı emretmiştir. Savaşın meşruiyetini de burası oluşturmaktadır.

Buraya nereden geldik. Şu Ramazan gününde yaşanmaması gerekenler yaşandığı için geldik. Birileri “barışın dili yerine savaşın dili” diyerek saldırılara güçle karşılık verilmesini doğru bulmuyormuş gibi yazıyorlar. Sanki savunma hakkını kullanmanın yanlışlığını söyler gibiler. Savaş zaten sözün bittiği yerde zorunlu olur. Müzakere ile barış sağlanamazsa, güçle sağlanır. Kıbrıs çıkarmasında Ecevit, savaşın barış için olduğunu söylediğinde slogan gibi anlaşılmıştı. Ancak geçen zaman o savaşın nasıl barışı kurduğunu gösterdi.

Gün olur silahlı güç müzakerelerde masaya konulur, gün olur, barış için bedel ödenir. Toplumların varlıklarını barış ve huzur içinde sürdürmeleri için öz savunma hakları meşrudur ve gereklidir.

Var olan duruma bir göz atalım.Bir terör örgütü var.Ayrılıkçı eylemler yapıyor.Terör örgütünün siyasi partisi var,başka örgütleri var.Kendilerini Kürt halkının temsilcisi olarak görüyorlar.Çok hukuki olmasa da bölgede seçimler yapılıyor.Örgütün partisi de dahil bu seçimleri meşru olarak görüyorlar,bırakın bölge dışındakileri,bölgedeki halkın da çoğunluğu örgütün partisine oy vermiyor.Kendileri adına dillendirilen talepleri onaylamadıklarını siyasi tercihleri ile gösteriyorlar.Gerek örgüt,gerekse partisi taleplerini halka zorla ve güç kullanarak kabul ettirmeye çalışıyor.Şehirlerde ve kırsalda terör eylemleri ile bölge halkının mal ve can güvenliğini tehdit ediyorlar.Öldürülenlerin büyük bölümü Kürtlerden oluşuyor.Güvenlik güçlerine saldırıyorlar,içlerinde Kürt kökenli asker ve polislerin olduğu insanları katlediyorlar.Örgütün partisi,oy aldığı insanların hakları ve refahı için gayret göstermek yerine örgütün taleplerini dile getiriyor.Ülkenin batısında “mecliste PKK istemiyoruz” algısına neden oluyor.Seçildikleri Mecliste değil de başka yerlerde toplanıyor,provakatif eylemler yapıyorlar.

Bütün bunlara karşılık, devlet meşruiyet içinde yasal değişiklikler ve reformlarla var olan haksızlıkları gidermek için adımlar atıyor. Atılan adımlar Kürt halkı tarafından kabul görüyor. Kürt halkını temsil iddiasındakilerin desteklemeleri gereken bu adımlar, tam aksine onlar tarafından engelleniyor. Sabote ediliyor. Örgüt de saldırılarını artırarak, bu süreci engellemeye çalışıyor.

Anlaşılıyor ki, reformların gerçekleşmesi, Kürt halkı üzerine zorla, silahla ve tehditle hegemonya kurmuş olan örgüt tasfiye edilmeden mümkün olmuyor. Örgütün uzantıları eğer bu süreçte de örgütle aynı yönde hareket edecek olurlarsa, var oluş nedenleri ile birlikte onlar da aynı akıbeti paylaşacaklar. Örgütün partisinin son demeçleri de bu kaygıyı yansıtıyor. Yok, olacaklarını görüyorlar. Hala şu durumda örgüt adına pazarlık yapmaya çalışıyorlar.

Barışı terörle tesis etmek mümkün değildir. Terör varken de barış tesis edilemez. Terörün tasfiyesi ancak güçle olur. Bugün yapılan da budur ve meşrudur. Desteklenmesi gerekir. Meşru sınırlar içinde sürmesi kaydıyla.

Güç, Hakkın kalkanıdır ve gereklidir.

Google+ WhatsApp