
FRANSIZI PİŞMAN ETMEK
Şu Ermeni iddiaları, iddiaların olduğu ülkelerin yalnızca iç politika malzemesi olmaktan çıkıyor. Doğrudan Türkiye’yi, Türkleri hedef alan bir mecraya doğru gidiyor. Öyle bir noktaya geliniyor ki, it ürür kervan yürür denilip geçilemiyor.
Fransa’nın yaptığı tam da bu. İşin özünde ırkçılık var, yabancı düşmanlığı var ve İslam düşmanlığı var. O nedenle yayılma istidadı da var. Başka küçük ülkeler de bu sıraya girebilir. Belki de istenen bu. Türkiye’nin büyüyen ekonomisini ve gelişen ilişkilerini baltalamak.
Hadi biz Fransa’ya yaptırımlar uyguladık. Ardından başka ülkeler geldi. Onlara da yaptırımlar uyguladık. Bundan en çok biz zararlı çıkmaz mıyız?
Başbakan’ın ilk planda uygulanacak dediği yaptırımlar içinde yalnızca birini Fransa’yı pişman ettirecek etkide gördüm. Üstelik böyle bir çalışmanın Türkiye’ye bir zararı da olmayacaktır.
Başbakan konuşmasının bir yerinde şöyle diyordu:
“Tabi sadece Fransa halkını değil, Afrika'yı bilgilendireceğiz. Orta Doğu'yu bilgilendireceğiz ve bugüne kadar unutturulmak istenen oralardaki soykırımları bizler oralardaki ülkeleri dolaşarak anlatacağız. Bu ırkçı ayrımcı tavrı anlatacağız.”
Daha önce Avrupa ülkelerinin sömürgesi olmuş, soykırıma uğramış halkların harekete geçirilmesi, bir büyük devlet politikası uygulanarak bu bölgelerde servis çalışmaları yapılması akıllıca bir uygulama olacaktır.
Aynı çalışmanın Avrupa’da bu sömürgelerden gelen ve ikinci sınıf insan muamelesi gören, yabancı düşmanlığına ve İslam düşmanlığına maruz kalan halklar üzerinde de yapılması iyi olacaktır.
Bu çalışmaların yalnızca Fransa ile de sınırlı kalmaması gerekir.
Avrupa hala görece var olan refahını eski sömürgelerine borçludur. Hala aşağıladığı toplumların iliğini sömürmektedir.
Afrika ve Orta Doğunun sömürgecilerin oyuncağı diktatörlere karşı yürüttüğü mücadele, halkların zaferiyle, diktatörlerin devrilmesiyle sonuçlamıştır. Bu aynı zamanda sömürgecileri def etmek anlamına gelmektedir.
Kabul edelim ki, Türkiye özgürlük mücadelesi veren halkların ilham kaynağı olmuştur. Başbakan Erdoğan sömürülen halkların gözünde bir kahramandır.
Fransa’nın görmediği, göremediği bu gerçek, Fransa’yı attığı bu iğrenç adımdan dolayı pişman ettirecek bir potansiyel taşımaktadır.
Öyle bir çalışma yapılmalıdır ki, sade Fransa değil, başka hiçbir devletin bir daha teşebbüs edemeyeceği büyük darbe vurulmalıdır. Fransa bunu hak etmiştir.
Afrika’da, Orta Doğuda hatta Avrupa’da Fransız çıkarları yerle bir edilebilir.
Erdoğan’ın ve Türkiye’nin bugün böyle bir gücü vardır. Erdoğan’ın bir sözüyle kitleler hareketlenebilir. Bunun için her türlü ilişkiyi kullanmaya değer.
Eğer Fransa’yı bin pişman hale sokamazsak, bilelim ki, yabancı düşmanlığı ve İslam düşmanlığı Faşist Avrupa’yı aratacak sonuçlar doğurur.
Ecevit’in Rumlara güzel bir sözü vardı.”Biz aslında sadece Türklere değil Rumlara da barış için geldik.”
Bu hareketle, aynı zamanda Avrupa, yabancı düşmanlığı ve faşizm gibi iki büyük beladan korunmuş olacaktır.