
BU NE ŞİMDİ?
28 Şubat döneminde isteyerek veya istemeyerek, genel ortama uyup herkes başörtüsü düşmanı olmuştu. Okullarda boyun bükerek ya da hakaret ederek, iki tavırdan biriyle başların açılması isteniyordu. Durumdan vazife çıkarıp daha ileri gidenler de olmuştu.
Keser döndü sap döndü, gün geldi hesap döndü. Bugün üniversitelerde böyle bir yasak yok. Aksine yasak uygulamanın yanlış bulunduğu bir döneme girildi.
Hatta öyle bir döneme ki, AB raporuna göre kamuda da başörtüsü yasağı eleştirilir oldu. Düzeltilmesi istendi.
Bu yasağın akıl, mantık ve hukuk açısından tutarlı bir yönü yoktu. Akıl dışıydı, mantık dışıydı, hukuk dışıydı. Yasak, ideolojik körlük içinde kalmış ve ötekinin varlığına hiçbir tahammülü olmayan bir ruhun ürünüydü.
Bu yasağı dayatanların kendilerine bile söyleyebilecekleri bir haklılık nedenleri mevcut değildi. Savundukları ve kendilerince değer ifade eden tüm tezleriyle çelişiyordu.
Bu yüzden devam etmedi, ettirilemedi, ettirilemez.
Bize bu ne şimdi sorusunu sorduran Erciyes Üniversitesinde bir bayan öğretim üyesinin başörtüsü konusunda aslında unuttuğumuz o eski tavrı tekrarlaması oldu. Bu tavrı nasıl anlamalı nasıl yorumlamalıyız.
Acaba bu bayanın tavrı savaşın bittiğinden haberleri olmayan Japon askerlerinin tavrı mı?
Tek başıma da kalsam ben buna devam edeceğim tavrı mı?
Aykırı olursam, tanınırım tavrı mı?
Hala başörtüsü karşıtlığının prim yaptığı mahallere ben buradayım beni burada unutmayın tavrı mı?
Kendisinden habere düzeltme gelmediği için söylediği iddia edilen sözlerine de dikkat çekmek isterim:
“Başörtülü olduğunuz sürece kafanıza ders girmez.”
Bu nasıl bir söz? Bu sözün akılla, mantıkla, bilimle bir alakası var mı? Öğretim görevlisinin alanı sağlık alanı olduğuna göre, bunu izah edecek akla ve bilime uygun bir izahı olması gerekir. Sıradan bir kişi söylese, öfkeyle ağzından kaçmış denilir. İsminin yanında bilim adamlığı unvanı da olan birisi söyleyince işin vahim olduğu görülür. Bu soruları cevaplaması beklenir. Anatomik olarak başın üzerine örtülen bir örtünün bilginin kafaya girmesine engel bir durum teşkil ettiğine dair bir bulgu mu var? Öğrenme konusundaki bilinen verilerde veya istatistiklerde bu sonucu doğuran bilgiler mi var?
Bu öğretim görevlisinin bir kadın olması da durumun vahametini artırıyor. Kadınların büyük çoğunluğunun başörtüsü taktığı bir ülkede, bir kadının kendi hem cinsleri için öğrenme yeteneğinden yoksun yakıştırması yapması ne kadar doğru kabul edilebilir?
İnsan psikolojisinde belki de şu vardır; herkesin sustuğunda ben konuşursam, nadirattan olurum ve altın gibi değerli olurum. Belki bu bayan da bunu denemiştir. Ama bu her zaman böyle değildir. Kaba olmak istemem. O yüzden en hafifinden bir örnek vereyim. Topal at da nadirattandır ama kıymetli değildir.
İnsan, karşısındakini aşağılamakla, karşısındaki aşağılanmaz. İnsan kendini aşağılatır veya yüceltir. İnsanı aşağılatan veya yücelten kendi tavırlarıdır.
Bu tavır bir hanıma yakışmadığı, bir insana yakışmadığı için yapanı aşağılamaktan başka bir işe yaramamıştır. Bunu kınamaktan çok, bir insanın bu duruma düşmesine üzülürüz.