BU İŞTE BİR İŞ VAR, AMA NE?

BU İŞTE BİR İŞ VAR, AMA NE?


Son günlerde manşetlerde olan iki konunun birbiriyle bağlantısı var gibi. Bunlardan biri Alman Vakıfları, diğeri de Deniz Feneri davası.

Başbakan bazı alman vakıflarının BDP ve CHP’li belediyeler üzerinden PKK’ya para aktarıyor dedi, tartışma başladı. Öteden beri bazı alman vakıfları aracılığı ile Alman gizli servisinin Türkiye içinde çalışmaları olduğu söyleniyordu. Alman gizli servislerinin Türk siyasi hareketleri içinde önemli bir yere sahip oldukları iddia ediliyordu. Mesut Yılmaz, Alman ekolünden olduğu için Tansu Çiller’e Almanya üzerinden çeşitli iddialar ortaya atıldığı, Mesut Yılmaz’a avantaj sağlamaya çalışıldığı söylenmişti. Başka siyasetçiler de Almancı, ABD’ci diye sınıflandırılmışlardı. Medyamızın büyük bölümüne sahip olan bir ailenin Alman ortakları da dikkatlere sunulmuştu. PKK’nın en büyük dış desteği sanılanın aksine AB ülkelerinden bu arada Almanya’dan aldığı biliniyordu. Devasa bir örgütün dış destek almadan varlığını sürdürmesi imkânsızdı. Para akışının durması için yapılan diplomatik tüm girişimlere rağmen, sonuç alınamamıştı.

Başbakanın sözlerinden sonra Almanya’dan gelen cevap resmi temaslarda söylenilenlerden farklı değildi. Böyle bir şey yok deniliyordu. Elinde somut veriler olmasa Başbakan bu sözleri söyler miydi? Böyle bir durum var olsa bile Almanya var der miydi? CHP ve BDP ise Başbakanı iddialarını ispata davet ettiler. Tartışma sertleşti.

Aslında herkes olan biteni biliyor. Eğer restleşme o noktaya gelirse, bilinenleri biz de öğrenebiliriz.

Eğer tartışma bu noktadan ileriye gitmezse taraflardan birinin geri adım atması sonucunu doğurabilir. Belki de şimdilik asıl amaçlanan budur.

Deniz Feneri davasının Almanya kaynaklı olduğunu biliyoruz. Alman Gizli servisinin bir yardım derneği üzerinden Erdoğan’ı yıpratacak siyasi bir operasyon yaptığı görüşü yabana atılamaz.

Davanın seyrine baktığımızda, tarafların müthiş bir mücadele içinde olduklarını görürüz. Bu davada çok önemli isimlerin tutuklanmaları bir hamleydi. Savcıların görevden alınmaları da karşı bir hamle olarak masaya konuldu. Karşı tarafın tavrından geri atmaması üzerine yeni hamleler geldi. Gelmeye de devam ediyor.5 Ekim tarihli gazetelerin manşetlerinde ortak konu olarak ortaya çıkan bilirkişinin kasıtlı olduğu iddiası da bu hamlelerden biriydi.

Mesut Yılmaz’ın Çiller aleyhine oluşturulan kampanyaya mal bulmuş mağribi gibi sarılmasının bir benzerini de Kılıçdaroğlu yaptı. Bu sayede ana muhalefetin başına geçti. Açıklamalarına bakılırsa karşı taraf hamlelerini Onun üzerinden yapacak.”Köstebeği biliyorum, açıklayacağım” sözleri ile bu göreve hazır olduğunu gösteriyor.

Dikkat çeken bir benzerlik de Çillerin PKK terörü karşısında şahinleştiği bir zamanda Almanların böyle bir hamleyi yapmalarıydı. PKK’nın şöyle veya böyle bitmesi Almanları çok rahatsız ediyor. İç siyasette taraf denilebilecek bir konum almalarına neden olabiliyor.

Başbakanın son hamlesi Almanları geriletir mi bilemiyorum. CHP ve BDP’nin bu işte asıl oyuncular olmadığını düşünüyorum. Şu an filler çarpışıyor. İş sıkışırsa piyonların önce kaybedeceğini düşünüyorum.

Gelecek günlerde olayların gidişatından pek çok şey öğreneceğiz. Ancak işin aslını belki de hiç öğrenemeyeceğiz.

Google+ WhatsApp