
SURİYE’DEKİ ACIYI HİSSETMEK
İstanbul’dan çeşitli sivil toplum örgütleri Suriye için bir platform oluşturmuşlar. Anadolu’yu dolaşarak halkın konuya duyarlılığını artırmaya çalışıyorlar. Bu vesileyle Kayseri’ye de geldiler. Melikgazi Belediyesi Tiyatro salonunda bir toplantı düzenlediler.
Bu küçük salon, bu konuda duyarlı olduğu bilinen kişilerce doldurulmuştu. Konuşma yapmak üzere şehrimize gelenler başta Ayhan Ogan olmak üzere Suriye’de olan bitenle ilgili doyurucu bilgiler aktardılar.
Özellikle Yemen’de yaşayan ancak Suriyeli ve İhvan’dan olduğu belirtilen misafirin anlattıkları yaşananların boyutlarını ortaya koydu.
Hiçbir konuşma olmasaydı bile gösterilen vahşet sahneleri her şeyi anlatmaya yeterdi. Televizyonların yasal nedenlerle gösteremedikleri vahşet sahneleri, yaşananların vahametini ortaya koyuyordu.
Başbakanımız Suriye bizim iç meselemizdir dedikten sonra, en üst düzeyde Suriye konusunda yapılması gerekenlerin yapıldığını düşünüyorum. Halkımızın da yaşananlara duyarsız kalmayacağını, kalmadığını biliyorum.
Sorunun çözümü konusunda, en son yapılacağı en önce yapmak gibi bir lüksümüz olamayacağından, her açıdan ihtiyatlı bir yaklaşımın olması gerekir. Bu toplantıda bu ihtiyatlı yaklaşımın olduğunu gördüm.
Kimse, hadi sınırdan girelim, Şam’a kadar gidelim, Esedi devirelim demiyor.
Sokakta veya bu konuya duyarlı kesimde şöyle bir yaklaşım yok: Hükümet gevşek davranıyor. Hükümeti uyaralım. Sokaklara çıkalım. Bir an önce girilip, vurulsun.
Hükümet kanadının da şöyle bir beklentisi yok: Ben müdahale edeceğim de, halkın bana desteği lazım. Sokağa çıkmalılar, mitingler yapmalılar, müdahale istemeliler ki, ben de halkım böyle istedi diyeyim.
Bu işi Türkiye’ye havale etmek isteyen bölge ülkeleri de, bölge dışından ülkeler de var. İçeride de bu doğrultuda görüşlerini çekinmeden ifade edenler bulunuyor. Ancak şu an itibariyle ne hükümetin, ne de halkın böyle bir yaklaşımı gözlemlenmiyor.
Hükümet oradaki acıyı hissediyor, acıyı dindirmek için çözüm yolları arıyor. Bütün uluslar arası toplantılarda, Suriye halkının sözcüsü oluyor, yaşananların son bulması için çağrıda bulunuyor. Sınırını, şiddetten ve zulümden kaçanlara açıyor. Daha fazlası için de hazır olduğunu, yaptığı çalışmalarla gösteriyor. İçerideki insanlara yardım koridorlarının açılması ve yardım akışının devamı için elinden geleni yapıyor.
Halkımız da çeşitli yardım kuruluşlarımız vasıtasıyla, çok sıkıntılı da olsa, yardım ulaştırmak için gayret gösteriyor. Müslüman kardeşlerinin acılarını, kendi acısı kabul ediyor, onlara dualar ediyor.
Elbette Suriye halkının yaşadığı acı, bizim acımızdır. Bu acıyı hissetmek için ayrı bir uyarıcıya ihtiyaç var mıdır bilemiyorum. Yaşananları an be an televizyonlardan izliyoruz. İletişimin, bütün baskılara rağmen engellenmesi mümkün değil.
Zulme karşı tepkilerin artması için, organize edilmesi heyecanı içinde olan kuruluşlarımızın bu görev duygusunu anlamakla beraber, tepkilerin kendiliğinden ve parça parça yerelden gelişip organize olmasının bir merkezden yönetilmesinden daha verimli olacağını zannediyorum. Bu son toplantı da bunu göstermiş oldu.