
İKİ GAZETECİNİN KURTARILMASI
Suriye’de kaybolan iki Gazetecimizin bir an önce kurtarılmasını canı gönülden diliyor ve istiyoruz. Bu maksatla yapılan girişimleri de destekliyoruz. Son olarak Gazeteci Nurettin Şirin’in İran üzerinden gazetecileri kurtarma çabalarını okuduk ve memnun olduk. Milli Gazetenin haberi şöyleydi:
“İran'da yaptığı görüşmelere değinen Şirin, "Suriye ile İran arasındaki ikili ilişkiyi kullanarak gazeteci kardeşlerimizin serbest bırakılmaları için bir dizi görüşmeler yaptım. İslami Radyo ve Televizyonlar Birliği, İnkılâp Rehberliği Uluslararası İlişkiler Birimi ve İslam Devrimi Rehberlik Birimi'ni ziyaret ettim. Olumlu sonuçlar aldık" diye konuştu. Yaptığı görüşmelerin ciddiyetini sorduğumuz Şirin, "İslam Devrimi Rehberlik Birimi, İran'ın dış politikasına yön veren en önemli kurumlardan. Ayrıca dış politikada Cumhurbaşkanı ve Başbakandan bile daha etkili" dedi. Suriye’nin Türkiye'yi dinlemediğini ifade eden Şirin şöyle konuştu: "Hükümetimiz, gazeteci arkadaşlarımızın getirilmeleri için başarılı olamadı. Buna Türkiye-Suriye arasındaki ilişkilerin bozulması sebep oldu. Suriye, Türkiye ile olan dış münasebetini kesmiş durumda. Biz de bu meselenin sivil inisiyatifle çözülebileceğini düşündük ve İran'la olan bağlantılarımızı harekete geçirdik."
“Gazetecilerin Şam'da olduklarını ileri süren Şirin, "Arkadaşlarımızın Şam'da tutulduklarını düşünüyorum. Aileleri ve sivil toplum kuruluşlarından oluşan bir heyetle arkadaşlarımızı çok yakında Şam'dan alıp geleceğiz. Artık günleri ve saatleri sayıyoruz. Allah'ın izniyle bu mesele enselikle sonuçlanacaktır" ifadesini kullandı.”
Adem Özköse, Mavi Marmara’da da bulunan bir gazeteciydi. Ayrıca Suriye konusuyla bağlantılı kabul edilebilecek 16 Temmuz hareketinin de öncülerindendi. O,bir Gazeteci olmasının yanında, bir aktivist olarak, sadece içeride değil, dış dünyada da biliniyordu. Kendisiyle bir radyo programı da yapmıştık. Çok hareketli ve cesur bir insandı. Onun Suriye’ye geçerken bu riskleri bildiğini sanıyorum. Suriye yönetiminin Onu bir Gazeteci olarak değil, muhalif bir aktivist olarak değerlendireceğini de göze alarak Suriye’ye gitmiştir. Bugün karşılaştığı muamele de tahmin edilen nedenler dolayısıyla meydana gelmiştir. Onu bu şekilde davranmaya iten, gazeteciliğin riskleri hiçe sayan haber merakı mıdır, yoksa bir aktivist olarak, orada ölüm kalım mücadelesi veren insanların yanında olma, en azından haberleri ile onların sesini duyurma isteği midir, yoksa bunların ikisi de mi söz konusudur, bilemiyorum. Bildiğim, yaptığı şeyin çok cesurca olduğudur. İnşallah kurtulur ve bu cesareti, imkân bulursak kendisine sorarız. Kendim için açıkça şunu söyleyebilirim. Onun konumunda olsaydım ben cesaret edemezdim. Sadece kendimi değil, yanımdaki arkadaşımı da düşünerek.
Bir de, gazeteciliğin hudutları konusunda, farklı düşünüyorum. Gazetecilik, gazeteciliktir. Hem Gazeteci sıfatını kullanarak, hem de yanında başka sıfatlar taşıyarak, bunları birlikte kullanarak hareket edilmesini, sakıncalı görüyorum.
Gazeteci, istihbaratçı, aktivist, barış gönüllüsü, rehin kurtaran diplomat, yardım gönüllüsü, güvenlik elemanı, gizli servis elemanı gibi sıfatlar yan yana bulunmamalıdır.
Böyle durumlarda gazetecilik diğer işler için kullanılan bir maske olarak algılanır. Tercihin doğru yapılması, yapılan işe saygı açısından önemlidir.